Hadi ULUENGİN
ORHAN Pamuk yine doğruyu söylemiş. Die Zeit’e verdiği demeçteki şu sözlere kim ne diyebilir?
“Burjuvazinin egoistliği ve kendi vatandaşlarından nefret etmesi beni öfkelendirir.
Laik Türk üst sınıfını askerî müdahaleler de, Kürtlere yapılan baskı da rahatsız etmez.
Türk kadınlarının birçoğuna, sadece başörtüsü taktıkları için tepeden bakarlar.
Bu tutumları bana eski Güney Afrika beyazlarının siyahlara bakışını anımsatır.”
***
BEN kim ne diyebilir dedim ama tabii kendi kendine gelin güvey olup alnına o mostralık “beyaz Türk”(!) etiketini yapıştıran kesim Pamuk’un bu “skandal” (!) yaklaşımına derhal feveran etti.
Nobel ödüllü yazar tam çizmeyi aşıyormuş... Haddini bilmiyormuş... Hayır, aşmıyor ve biliyor!
Güney Afrika metaforu da dâhil Türkiye burjuvazisine ilişkin saptamaları tümüyle doğrudur.
Bunu pekiştirmek için de seksen beş yıl öncesine gideceğim. Aşağıdaki satırlar Kemalist ideolojinin en önemli ve en tutarlı sözcülerinden birisi olan Falih Rıfkı Atay’ın “Denizaşırı” kitabında yer alır.
Yazarın Brezilya seyahatini kapsayan ve 1927 yılının “Hâkimiyet-i Milliye” gazetesinde tefrika edilen bu notları Rıfkı’yı Rio’ya götüren transatlantikteki maskeli balo tasvirinden aktarıyorum.
***
“GECE travesti balosu oldu. En tuhaf kılıkları herkes Şark’tan alıyor. Bizim daha iki sene evvel bıraktığımız maskara Şark kıyafeti... Kadınlardan (balodakiler kastediliyor), bizim henüz Şile’de bile rastladığımız esvaplardan giyenler ‘Türk gibi’ dedikçe, ben hemen atılıyorum.
‘Hayır Arap gibi, bizimkiler şimdi sizden farksızlar’ diyorum.”
***
İŞTE böyle! Nasıl ki Falih Rıfkı seksen beş yıl önce bile Doğu tarzını “maskaralık” addediyordu; nasıl ki “Kıyafet Devrimi”nin (!) henüz iki sene önce gerçekleşmiş olmasına rağmen eski tür giyimin hâlâ “Şile’de dahi” görülmesinden utanç duyuyordu ve nasıl ki koşa koşa Avrupalı yolculara durumun değiştiğini ve bu tarzın “Araplara has” olduğunu büyük bir işgüzarlıkla anlatmaya çalışıyordu, günümüz Türkiye burjuvazisi açısından da durum esas olarak yukarıdaki gibidir!
***
ÖYLE, çünkü en önce bilinçaltımızı belirleyen ve çok derinlere inen bir kompleksten mustaribiz.
İradi biçimde “öteki”ne, yani Batı’ya ait olmak istiyoruz. Aşk-nefret ilişkisinde aşka sarılıyoruz.
Fakat sözkonusu aidiyetin asıl sahibi olan o “öteki” bizi öyle algılamıyor. Veya tereddüde düşüyor.
Dolayısıyla ilk tepki olarak hem Atay gibi koşa koşa aksini ispata çalışıyoruz, hem de bilhassa yukarıdaki algılamaya engel olduğunu varsaydığınız toplumsal ve kültürel hakikatlerimize düşman kesiliyoruz.
Zaten Orhan Pamuk’un Türk burjuvazisini “kadınların birçoğuna sırf başörtüsü taktıkları için tepeden bakarlar” diye tarif etmesi de Falih Rıfkı’nın “maskara” sıfatlandırmasını ve Şile yakınmasını günümüz gerçekliğinde tekrar saptamaktan başka anlam taşımıyor.
***
İŞ burada da bitmiyor. Bir müddet sonra yukarıdaki aşk-nefret ilişkisinde yalnız nefret hüküm sürüyor.
“Öteki”, yani yanıp tutuştuğum Batı bizi kendinden addetmiyor ya, edilgen konumumuzun bilincinde olduğumuz için bu defa içgüdüsel bir refleksle ona karşı hınç beslemeye başlıyoruz. Kinle yoğruluyoruz.
Nitekim şeklen gayet Batılı Türk burjuvazisinden ciddi bir bölümün bugün en ilkel, en bağnaz ve en komik “anti-Batıcılık”ı temsil eden “ulusalcı” hezeyana doğru kayması da buradan kaynaklanıyor.
Artı, yine bundan dolayıdır ki laik burjuvazi Pamuk’un belirttiği gibi hem o “anti-Batı” değerlerle bütünleşen askerî darbelerle uzlaşıyor, hem de Kürtlerin eşitsizlik durumunu kendine dert etmiyor.
Ve bütün bunların kökeninde de ülkemiz kentsoyluluğunun çok yeni ve çok yüzeysel olması yatıyor.
Arzuladığımız aidiyeti belirleyen sosyal ve siyasi kültürden, birikimden, etikten süzülmüş olmamak,Atay’dan Pamuk’a ve bu satırlar yazarı da dâhil, biz burjuvaları ortak bir tragedya yaşamaya mahkûm ediyor.
Fakat yine de şükür, demek işte epey bir yol aldık ki seksen beş yıl önce Falih Rıfkı’nın “maskara”dediği şeyleri Orhan Pamuk bugün sahiplenebiliyor ve böylelikle de “Denizaşırı”ya gerçekten ulaşıyor.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Onder Mehmetoglu
A.Hakan tenezzul edip de yanit bile yazmas ki bu isin hakki da odur. Ahmet Hakan ile ayni lig de degilsiniz ki, hatta ayni alanda bile degilsiniz. O aki ve ironi ile hakli yaninda, siz ise entellektuellik ve liberallik paketi ile hukumet yagciligini market etmeye calisan birisisiniz. Tavsiyem, gercek bir us bulun kendinize...