Gülay GÖKTÜRK
Vatandaşlık meydan savaşı
29.03.2013
3254
300 Türk aydını "Türk milletine çağrı" adı altında bir bildiri yayınlamışlar.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve sahibi olan Türk milletinin adı, vatandaşlık tarifinden ve anayasadan çıkarılamaz" diyorlar.
İlk bakışta gayet makul bir açıklama. Bu demokratik bir tartışma ve herkes gibi onların da fikirlerini söylemeye hakları var.
Ne var ki, mesele bu kadar basit değil.
Zira ne olur bugünkü tanım Anayasa'dan çıkarılmazsa? Devlet, inkar politikasından asla vazgeçmeyeceğini deklare etmiş olur,
Kürtler de bunu kabul etmez ve savaş devam eder.
Gördüğünüz gibi, bu bildiriyi yazarak Türkler'in "devletin sahibi" olarak kalmasını isteyenler, sadece bir fikir ifade etmekle kalmıyor, aynı zamanda savaşa devam çağrısı da yapmış oluyorlar.
Burada şu soru gündeme gelir: Acaba bugün Türkiye'de yaşayan Türkler arasında vatandaşlık tanımından "Türk"lüğün çıkarılmasını savaş sebebi sayacak kaç kişi çıkar? Yani kaç kişi, 90 yıllık inattan vazgeçmemek uğruna, Kürtler'e Türk demekten vazgeçmemek uğruna ölmeyi göze alır?
80 milyonluk bu halk işgal altında yaşamamak için savaşır. Bağımsızlık ve hürriyet için ölmeyi göze alabilir. Demokrasiyi yok eden faşist bir darbeye karşı direnmek için ölümü göze alabilir. Ama bin yıldır birlikte yaşadığı Kürtler'e efendilik taslamaya devam etmek için savaşmaz; bu uğurda çocuklarını ölüme göndermez.
Aslına bakarsanız, bırakın ölümü göze almayı, Türkler'in büyük çoğunluğu ne kendini "devletin kurucusu ve sahibi" gibi hisseder ne de vatandaşlık tanımının öyle değil de böyle yapılmasını zerrece önemser. Hatta "Eğer problem oluyorsa, boş verin hiç tanımlanmasın" der, geçer gider...
Kendi savaşını kendin yap
Dolayısıyla, "bugünkü vatandaşlık tanımından vazgeçilemez" cümlesinin anlamı savaşın devamı olduğuna göre, bu savaş sadece bu cümleyi paylaşanların savaşıdır.
Aynı şeyi, Kürt cephesi için de söyleyebiliriz. Bugün Kürt halkının çoğunluğu eşit yurttaşlık temelinde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde birlikte yaşamak istiyor; statü filan da istemiyor. Ama küçük bir grup "statüden vazgeçilemez" diye tutturuyorsa; bu uğurda savaşa devam edilmesini savunuyorsa, bu da sadece onların savaşıdır.
Özetle demek istediğim şu ki: Türkler'in büyük çoğunluğunun nötr bir vatandaşlık tanımına itirazı yoksa, Kürtler'in büyük çoğunluğunun da statü talebi yoksa, o zaman bırakalım savaş isteyenler kendi "davaları" için kendileri savaşsın.
Şöyle düz bir ova bulalım onlara, toplasınlar bütün güçlerini, bir tarafta "devletin sahibi" olmaya devam etmek isteyenler, öbür tarafta kendi devletlerini kurmaya yeminliler, karşı karşıya saf tutsunlar ve bir meydan savaşı yapsınlar. Birbirlerini bitirinceye kadar savaşsınlar. Adını da "Vatandaşlık meydan savaşı" koysunlar.
Söz, hepsini şehit sayacağız..
.
İlk bakışta gayet makul bir açıklama. Bu demokratik bir tartışma ve herkes gibi onların da fikirlerini söylemeye hakları var.
Ne var ki, mesele bu kadar basit değil.
Zira ne olur bugünkü tanım Anayasa'dan çıkarılmazsa? Devlet, inkar politikasından asla vazgeçmeyeceğini deklare etmiş olur,
Kürtler de bunu kabul etmez ve savaş devam eder.
Gördüğünüz gibi, bu bildiriyi yazarak Türkler'in "devletin sahibi" olarak kalmasını isteyenler, sadece bir fikir ifade etmekle kalmıyor, aynı zamanda savaşa devam çağrısı da yapmış oluyorlar.
Burada şu soru gündeme gelir: Acaba bugün Türkiye'de yaşayan Türkler arasında vatandaşlık tanımından "Türk"lüğün çıkarılmasını savaş sebebi sayacak kaç kişi çıkar? Yani kaç kişi, 90 yıllık inattan vazgeçmemek uğruna, Kürtler'e Türk demekten vazgeçmemek uğruna ölmeyi göze alır?
80 milyonluk bu halk işgal altında yaşamamak için savaşır. Bağımsızlık ve hürriyet için ölmeyi göze alabilir. Demokrasiyi yok eden faşist bir darbeye karşı direnmek için ölümü göze alabilir. Ama bin yıldır birlikte yaşadığı Kürtler'e efendilik taslamaya devam etmek için savaşmaz; bu uğurda çocuklarını ölüme göndermez.
Aslına bakarsanız, bırakın ölümü göze almayı, Türkler'in büyük çoğunluğu ne kendini "devletin kurucusu ve sahibi" gibi hisseder ne de vatandaşlık tanımının öyle değil de böyle yapılmasını zerrece önemser. Hatta "Eğer problem oluyorsa, boş verin hiç tanımlanmasın" der, geçer gider...
Kendi savaşını kendin yap
Dolayısıyla, "bugünkü vatandaşlık tanımından vazgeçilemez" cümlesinin anlamı savaşın devamı olduğuna göre, bu savaş sadece bu cümleyi paylaşanların savaşıdır.
Aynı şeyi, Kürt cephesi için de söyleyebiliriz. Bugün Kürt halkının çoğunluğu eşit yurttaşlık temelinde Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde birlikte yaşamak istiyor; statü filan da istemiyor. Ama küçük bir grup "statüden vazgeçilemez" diye tutturuyorsa; bu uğurda savaşa devam edilmesini savunuyorsa, bu da sadece onların savaşıdır.
Özetle demek istediğim şu ki: Türkler'in büyük çoğunluğunun nötr bir vatandaşlık tanımına itirazı yoksa, Kürtler'in büyük çoğunluğunun da statü talebi yoksa, o zaman bırakalım savaş isteyenler kendi "davaları" için kendileri savaşsın.
Şöyle düz bir ova bulalım onlara, toplasınlar bütün güçlerini, bir tarafta "devletin sahibi" olmaya devam etmek isteyenler, öbür tarafta kendi devletlerini kurmaya yeminliler, karşı karşıya saf tutsunlar ve bir meydan savaşı yapsınlar. Birbirlerini bitirinceye kadar savaşsınlar. Adını da "Vatandaşlık meydan savaşı" koysunlar.
Söz, hepsini şehit sayacağız..
.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015