Gülay GÖKTÜRK
Bu satırları size Kapadokya'dan, Liberal Düşünce Kongresi'nden yazıyorum.
Bu bizim geleneksel yıllık buluşmamız ve benim için özel bir anlam taşıyor. Türkiye'nin her tarafından davet edilen liberal bilim ve fikir insanları olarak her yıl kasım ayında bir hafta sonu Liberal Düşünce Kongresi'nde buluşuyor, fikir alışverişinde bulunuyor, sunulan tebliğler üzerinde tartışıyor, yeni katılan genç liberallerle tanışıyor, eski dostlarla özlem gideriyoruz. Ve ben her sene bu kongrelerden dönüşte kendimi bir anlamda yeniden "şarj olmuş" hissediyorum.
Bu yıl yine dolu dolu bir gündemle toplandık. Keşke mümkün olsaydı da, sunulan tebliğlerin her birini sizlerle biraz olsun paylaşabilseydim.
Ama hiç değilse, bir tanesinden söz edebilirim.
Yardımcı Doçent Dr. Cennet Uslu'nun "Nefret Söylemi Suçları" konulu tebliği özellikle heyecan vericiydi. Epey uzun bir süredir, nefret suçu adı altında yeni bir suç türü ihdas edilmesine şiddetle karşı çıkan biri olarak, kendimi bu konuda o kadar yalnız hissediyordum ki, Kırıkkale'de bir üniversiteden teorik destek almak, bir "müttefik" bulmak gerçekten güzel bir sürpriz oldu.
"Bir salgın gibi yayılıyor"
Cennet Uslu tebliğine şu temel soruyla giriyor:
"Nefret söylemi tartışmalarıyla ilgili olarak, bir kişinin diğerlerinin hoşlanmadığı, beğenmediği, tasvip etmediği, yanlış ve hatalı gördüğü, rahatsız edici, can sıkıcı ve tiksindirici bulduğu fikir, inanç, kanaat veya duygulara sahip olup olamayacağı ve bunları ifade edip edemeyeceği sorusunun sorulması gerekir. İfade hürriyeti sadece "doğru ve uygun" bulunan görüşleri koruyan bir hak mıdır?"
Soruyu "Şüphesiz ki hayır. Eğer öyle olsaydı düşünce, vicdan, kanaat, inanç özgürlüğü ve bunların ifade edilmesi özgürlüğünden bahsetmek pek anlamlı olmazdı" diye cevaplayan Uslu, nefret söyleminin kriminalize edilmesinin sansürden başka bir şey olmadığını, ifade hürriyeti ihlali anlamına geldiğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:
"Nefret söylemi diye bir suç 'icat ediliyor-uyduruluyor' ve bu uydurma suç bir salgın gibi hızla yayılıyor. Ancak bu yeni suç türü, tanımından kaynaklı çok önemli yapısal kusurlar barındırıyor: 1) Kolektif bir mağdur tanımı 2) Zarar-illiyet bağının zayıf olması (sosyo psikolojik etkiler üzerinden bir zarar tanımı var) 3) Kanıtlamanın zorluğu (çünkü suç, saik-niyet ve algılar üzerinden tanımlanıyor.)
Bu yapısal kusurlar nefret söylemi suçunu muğlak bir suça dönüştürüyor. Bu muğlaklık bir ifadenin suç olup olmadığı konusundaki kararı büyük ölçüde keyfi bir karar haline getiriyor.
Neyin nefret söylemi olup neyin olmadığının belirlenmesinde kazanan tarafları siyasi dengeler, halkla ilişkilerdeki beceriler, lobi faaliyetlerindeki başarı, kamuoyu algısını üretme ve yönetme güç ve imkanına sahip olmak gibi unsurlar şekillendirecektir. Muhalif söylem ile nefret söylemini ayırmak her zaman mümkün olmayacaktır."
En ciddi tehdit
Cennet Uslu, nefret söyleminin kriminalize edilmesini ifade özgürlüğüne yönelik herhangi bir tehdit olarak değil, en ciddi tehdit olarak gördüğünü de özellikle belirtiyor. Çünkü bu yeni sansürün teşhis ve deşifre edilmesi, geleneksel sansürden çok daha zor. İfade hürriyetinin geleneksel hasmı olan "tekçi-mutlakçı" zihniyete karşı oldukça tecrübeliyiz. Bu zihniyeti çok kolay ayırt edip alarma geçebiliyoruz.
Oysa karşımızdaki yeni sansürcülük, ayrımcılığa karşı mücadele pankartıyla çıkıyor karşımıza; insan hakları kavram ve terminolojisini kullanıyor. Uslu'nun ifadesiyle, bu tebdil-i kıyafet hem çok şık hem de çok saygın. Bu sebepten, alarm sistemlerimiz devre dışı kalıyor ve yeni sansürcülük dost kılığında her kapıdan içeri girebiliyor.
Bitirirken, bir noktanın dikkatle altını çizelim:
Cennet Uslu bütün bunları söylerken elbette "nefret söylemi" olarak nitelendirilebilecek ifadelerle mücadelenin gerekliliğini reddetmiyor. Ahlaken kınanmayı hak eden görüş ya da ifade tarzlarıyla eleştiri, ayıplama, baskı kurma, protesto etme ve hatta dışlama gibi yöntemlerle mücadele etmek hepimizin görevi ve zaten ediyoruz da...
Biz sadece yargıya araya girmemesini ve bu işi sivil topluma bırakmasını söylüyoruz...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015