Yasemin ÇONGAR
“Çörekotu ister misin" dedi mavi önlüklü kadın, "üzerine serpeyim mi?" Anlamadan baktım. "Kokusu için... Böcekleri kaçırır. Can bir kez çekildi mi içinden, vücut çürüyecek elbet, ama böcekler yemesin, günahtır." Başımı salladım. "Çürümesi kaç gün sürer?" Sordumsa da, sesim çıkmadı sanki. Duydu mu diye kadına baktım. Önce korkuyla, sonra minnetle. Duyduysa bile cevap vermedi. Esmerdi; kocaman elleri, kalın parmakları vardı. Kefenin içine çörekotu serpmesini seyrettim. Cömertti. "Bazısı buna izin vermez kızım; doğrusunu yaptın." Sustum. Senin çörekotunu sevdiğini düşündüm. Ağzıma uzak bir tat geldi. Tuzlu, sıcak. Bir çocukluk tadı. O meşhur ikindi poğaçalarını hatırladım. Yanında mecburen bir bardak süt. İllâ ki yere döktüğüm kırıntılar. Senin ikindi mahmuru sesin: "Evi yine karıncalar basacak..."
Çıplak bir şey ölüm; çırılçıplak bir şey. Asıl ürpertici olan da bu sanırım. Ölülerimizin çıplaklığı ürkütüyor bizi. Her soyunma bir meydan okuyuş zira; odadan donsuz fırladığımız o beş karışlık hallerimizden biliyoruz bunu. Her seferinde yakaladılar bizi, giydirdiler. Yaşamak da, esasen, yaşarken ölüme belki en çok yaklaştığımız o pek mahrem molalarımız haricinde, giyinik yapılan bir iş. Gayet süslü bir iş yaşamak... Ve bazen hayat, ölümü bile süslemeyi gerektiriyor.
Ölülerimizin üzerini örtüyoruz ki, onları canlı hatırlayalım; giyinik, etli, pembe. Ölülerimizi, ağıtlarla, ayinlerle, helvalarla, mevlitlerle, tütsülerle, çiçeklerle, türlü türlü törenlerle uğurlarken, kefen beziyle ya da balmumuyla sararken bedenlerini, ya da en şık giysileriyle bir kutunun içine yatırıp, pudralanmış yüzleriyle son kez görücüye çıkarırken; ve nihayet, toprağın bağrına indirirken onları; küllerini, ağzı sımsıkı kapalı bir kapta saklarken ya da, aklımızda hep aynı şey var sanki: Usulünce veda edelim ki, herkes kendi yerini bulsun. Fâniler diyarından ölüler diyarına geçiş tamamlansın ki, hayatla ölüm arasındaki o ince çizgi de yerinde dursun.
Ölüm bir "son" malûm, her "son" gibi bir başlangıç aynı zamanda; bir helalleşme. İsterseniz, yıllarca oğlunun kemiklerini arayan o ihtiyar anneye sorun. Anlatacaktır size. "Bir mezarı olsun yeter" feryadının hikmetini, fânilerin arasında yeniden yaşamaya başlayabilmek için, önce, oğlunun ölüler diyarında kendine bir yer bulduğundan emin olmak istediğini anlatacaktır.
Edebiyat âlemine gençlik aşısı
Téa Obreht, 1985 Belgrad doğumlu bir yazar. Bosnalı bir Müslümanla Slovenyalı bir Katoliğin kızı olan annesi, onu tek başına büyütmüş. 1992 nisanında Bosna Savaşı başlayınca, eski Yugoslavya'yı terkedip, önce Kıbrıs'a, sonra Mısır'a yerleşmişler. 1997'de, on iki yaşını bitirdiği yıl Amerika'da yaşamaya başlamış. On altı yaşında üniversiteye girmiş, yirmi bir yaşında edebiyat yüksek lisansı yapmak üzere Cornell Üniversitesi'ne kabul edilmiş. Elimdeki roman, Obreht'in yüksek lisans tezi: The Tiger's Wife (Kaplanın Karısı).
Romandan bir bölüm, geçen yıl The New Yorker'ın sayfalarında kendine yer bulduktan sonra, adını o zamana dek kimsenin duymadığı bu Sırp kökenli Amerikalı yazar, önce The New Yorker'ın ziyadesiyle prestijli "40 yaş altındaki en iyi 20 edebiyatçı" listesine girdi; sonra Amerikan Ulusal Kitap Vakfı'nın (The National Book Foundation) "35 yaş altındaki en iyi 5" sıralamasında yer aldı. Derken, roman geçen martta Londra'da Weidenfeld & Nicholson etiketiyle ve kapağında, Ann Patchett, T.C. Boyle ve –önceki gün Dublin IMPAC Ödülü'nü alan– Colum McCann gibi yazarların övgü cümleleriyle yayımlandı. 8 haziranda da öğrendik ki, her yıl bir kadın edebiyatçının kitabına verilen Orange Ödülü 2011'de, The Tiger's Wife ile Obreht'e gidiyor.
Haberi yirmi beş yaşına uygun bir "Aman Tanrım" nidasıyla karşıladığı anlatılan Obreht'in daha sonraki mülakatları, bu başarının, sadece genç bir yazarın değil, aynı zamanda genç bir ekibin marifeti olduğunu düşünmemizi isteyen bilgilerle doluydu. Obreht'in "ajanı," yani yayın dünyasında onun haklarını temsil edip kitaplarını satma işini profesyonelce üstlenen kişi, otuz yaşındaki Seth Fishman; The Tiger's Wife da, Fishman'ın sattığı ilk kitap... The Tiger's Wife'ı keşfeden, yayımlamak üzere Weidenfeld & Nicholson adına satın alan editör Noah Eaker, sadece yirmi altı yaşında. Bugün Anglosakson âlemindeki edebiyat editörlerinin en tecrübelilerinden sayılan, halen Weidenfeld & Nicholson'ın yayın yönetmenliğini yapan Arzu Tahsin ise, bu genç ekip sayesinde yayınevindeki masasına ulaşan romanı okumaya başladığında, sadece birkaç paragraftan sonra, kendi kendine "Güzel Tanrım," diye mırıldandığını söylüyor; "hakiki şeyi buldum!"
Bunca övgü, üzerine bir de önemli ödül alan bir romanı okumanın zahmetli bir yanı var her zaman. Size ait olmayan bir beğeni eşiğini aşmanız gerekiyor kitapla sahici bir ilişki kurabilmeniz için; hakkındaki bütün o reklamı, bütün o süslemeyi unutmayı ve çıplak metnin mahremine girmeyi denemeniz gerekiyor. Kolay değil. Ama The Tiger's Wife'ın içinde yalnızlaşmak, tahminimin askine, pek zor olmadı. Romana hâkim olan hikâyenin –ya da “hikâyelerin” demeliyim– tanıdık bir diyarın tanıdık duygularını deşmesinden belki, Obreht'in anlatımına bırakabildim ve Balkanların bağrında, eski Yugoslavya olduğu anlaşılan bir ülkenin hayalî kentleriyle hayalî kasabaları arasında dolaşırken buldum kendimi. Bütün o hayalin, masalın, efsanenin içinde ben de, kendimce, "hakiki" bir şeyler buldum.
Hiç bitmeyen bir savaşın portresi
The Tiger's Wife, öğrencilik yıllarından itibaren ülkesini parçalamaya başlayan savaşın kıyısında yetişmiş genç bir hekimin, Natalia Stefanovic'in, kendisi de hekim olan ancak hükümetin, "ülkenin bölünmesine karşı, dolayısıyla da savaşa muhalif oldukları" şüphesiyle elli yaşının üzerindeki hekimleri meslekten men etmesi sonucunda işini gizlice yapmayı sürdüren büyükbabasıyla ilişkisini anlatıyor. Romanın başlangıcında, kanser hastası olduğunu sadece Natalia'ya söyleyen büyükbabanın, niçin çıktığı bilinmeyen bir seyahatte öldüğünü öğreniyoruz. Natalia bir yandan, savaş bölgesindeki bir yetimhanenin çocuklarını aşılamak için yollara düşüyor, bir yandan da büyükbabasından dinlediği hikâyelerin ışığında, yaşlı adamın ölümünün –ve aslında hayatının– sırrının peşinden gidiyor.
"Büyükbabamı anlamak için gereken her şey, iki hikâye arasında uzanır: kaplanın karısının hikâyesi ve ölümsüz adamın hikâyesi. Bu hikâyeler, onun hayatındaki diğer hikayelerin –büyükbabamım ordudaki günlerinin; büyükanneme olan büyük aşkının; cerrahlık yaparak ve Üniversite'deki zorbalardan biri olarak geçirdiği günlerin– içinden gizli birer nehir gibi akar. Biri, onun ölümünden sonra öğrendiğim hikâye, büyükbabamın nasıl adam olduğunun hikâyesidir; diğeri, bana kendisinin anlattığı, nasıl yeniden çocuk olduğunun hikâyesi."
Romanın da içinden birer nehir gibi akacak olan "kaplanın karısı" ve "ölümsüz adam" hikâyelerine, Natalia'nın ağzından bu sözlerle girizgâh yaptıktan sonra, anlatımını, bir yandan 1990'ların Yugoslavyası'na odaklandırıp, gerçek bir savaşın gerçeğe çok yakın olaylarını kurgusal yer ve kişiler üzerinden yeniden yazıyor Obreht; bir yandan da, bu iki hikâyenin ve onları besleyen inançların, mesellerin, âdetlerin, esasen bütün bir folklorun içinden, kendi çocukluğuna değil sadece, büyükbabasının gençliğine ve çocukluğuna da uzanarak, yarım asırlık bir Balkan portresi çiziyor.
Ben bu portreyi çok sevdim. Savaşın ortasında olmak kadar kıyısında durmanın da hayatı nasıl değiştirdiğini; bir ülkenin bir yeri kanarken, diğer yerlerde durup seyredenlerin de aslında nasıl yaralandığını, bozulduğunu, çürüdüğünü gösteren bir portre bu. "Bu savaş hiç bitmiyor" diyor Natalia'nın büyükbabası, "çocukluğumda da savaş vardı, çocuklarımın çocukları büyürken de..." Natalia'nın kuşağı, "Memlekette savaş var" cümlesini, her türlü sorumsuzluğun bahanesi yaparak büyüyor. Ve tıp okurken, az sayıda araç gereçle yetinmek zorunda kalan apolitik bir hekim adayının gündelik serzenişinde, hayatla ölüm arasındaki o ince çizginin üzerinde durmaya mecbur edilen insanların hayatta kalsalar bile yaşayamadıklarını işitiyorsunuz:
"Bunca savaştan sonra bize verecek gerçek kafatasları olacağını düşünürsün ama bunların çoğu ya kurşunlarla delinmiş kafataslarıydı ya da gömülmeleri gerekiyordu. Gömülsünler ki, günü gelince çıkarılsınlar, yıkansınlar ve sevdikleri tarafından yeniden verilebilsinler toprağa..."
Ve fânilerin ölüleriyle vedalaşacağı, hayatla ölümün yine çizginin iki yanında ayrışacağı o günün ne zaman geleceğini, yani savaşın ne zaman biteceğini de, savaşın niye başlayıp, niye sürdüğü belirliyor aslında:
"Dövüşmenin bir amacı olduğunda –seni bir şeyden kurtarmak ya da bir masumun yararına müdahalede bulunmak için dövüştüğünde yani– bunun nihayete ereceği ümidi de oluyor. Ama bir çözülmeyse dövüşmenin nedeni –isminle ilgiliyse, kanınla bağlandığın yerlerle ilgiliyse, isminin bir sınırtaşıyla ya da bir olayla ilişkisiyse mesele– nefretten, kendilerinden önce gelenler sayesinde nefretle beslenen ve nefretle beslenmeleri istenen uzun, yavaş bir insan geçidinden başka bir şey kalmıyor geriye. Dövüşmenin de sonu yok o zaman, dalga dalga geliyor ve biteceğini uman muhaliflerini şaşırtabilme yeteneğini muhafaza ediyor hep..."
Bazı anlar vardır, kimseye anlatılmaz
Bu alıntılar, Obreht'in anlatımının didaktik olduğunu düşündürebilir. Oysa romanın, gündelik, kendiliğinden ve sıradan olanla da, belki biraz fazla "mecazî" ama yine de kuvvetli bir ilişkisi var. Hayat ve ölüm, savaş ve barış üzerine kafa yoran Obreht, güncel bir örgünün içine, yer yer gerçeküstüne, tılsıma, bâtıla ve hayale yaslanan hikâyelerinin, birbirini her zaman tamamlamayan, hatta bazen biraz fazla dağınık kalan çeşitliliğini yerleştirdikçe, roman, bir bütün olarak, felsefî terennümlere imkân tanıyan mitolojik bir metne dönüşüyor.
"Kaplanın karısı" hikâyesi, Obreht bu referansları bu kadar açık vermese de, 1941'de Nazilerin Belgrad Hayvanat Bahçesi'ni bombaladıkları sırada kaçan bir kaplanın, kocası tarafından vahşice taciz edilen sağır ve dilsiz bir köylü kadınla dostluğunu anlatıyor. Yarım asır sonra, bu kez Bosna Savaşı'nın bombardımanları sırasında, bir gece hayvanat bahçesinden kaçıp, karanlığın içinde dev bir gölge gibi şehrin ana bulvarından geçen bir fil, Natalia'yla büyükbabasının yoluna çıktığında, "Buna kimse inanmayacak" diyor gençkız, "Arkadaşlarımın hiçbiri buna asla inanamayacak." Şaşırıyor büyükbabası; böyle bir şeyin herkese anlatılabileceğini hafsalası almıyor: "Bunun o anlardan biri olduğunu anlamalısın... Kendine saklayacağın anlardan biri bu." Natalia ne dediğini anlamıyor önce, soruyor. "Savaştayız" diyor yaşlı adam, "Bu savaşın hikâyesi –tarihler, isimler, kimin başlattığı, niye başlattığı– bunlar herkese aittir. Sadece savaşın içindeki insanlara da değil, ama gazeteleri yazan insanlara, binlerce kilometre ötedeki siyasetçilere, buralara hiç gelmemiş, adını bile duymamış insanlara da aittir. Ama böyle bir an –bu senindir. Bu sadece sana aittir. Ve bana. Bize aittir."
Benim The Tiger's Wife'da "metnin çıplak mahremiyeti" dediğim şey de, böyle anlardan, böyle hikâyelerden oluşuyor işte. Natalia'nın büyükbabasının kendine saklayacağı türden inanması imkânsız, anlatması ise büsbütün imkânsız olaylar, Obreht'in sağlam imgeleri sayesinde ruha ve cisme kavuşurken, okurla kitap arasında da sırdaşlığa benzer bir ilişki kuruluyor.
Bu sırdaşlıkta, hem Obreht kadar "genç," hem de onun yazısı gibi "erken olgunlaşmış" bir kadın olan Natalia karakterinin de güçlü bir yeri var. Çocuklarına baktığı yetimhanenin arka tarafında, paçavralar içinde toprağı kazanların ne aradıklarını anladığında, yaşının umdurduğu, mesleğinin ise gerektirdiği tepkiyi vermiyor Natalia. Köylerini saran salgından çocuklarını kurtarmanın yegâne yolunu, on iki yıl önce savaş sırasında terk ettikleri kuzenlerinin kemiklerini aramakta bulan köylülere itiraz edemiyor. O kemikleri usulünce gömüp vedalaşırlarsa, kuzenlerinin ölüler diyarında yerini bulduğundan emin olurlarsa yani, çocuklarının iyileşeceğine inanıyor köylüler. Natalia, tabii, o çocukları tedavi etmek istiyor. Anne babalarının tedavi olması için, bir cenaze, bir "son," bir helalleşme gerektiğini de biliyor ama. Tevekkülle susup, çizginin bu yanına, hayata doğru bir adım atabilmeleri için yardım ediyor onlara.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.12.2013
24.09.2013
27.07.2013
29.05.2013
1.04.2013
8.12.2012
1.12.2012
17.11.2012
10.11.2012
3.11.2012