Atilla YAYLA
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs ziyareti sırasında Heybeliada Ruhban Okulu'nun ne zaman açılacağıyla ilgili bir soruya içeriği ve mantığı Türkiye'de pek çok kişi tarafından paylaşılan bir cevap verdi. Okulun açılmasının kolay olduğunu ama bunun gerçekleştirilebilmesi için Yunanistan'ın Atina'daki iki caminin Türkiye tarafından restore edilmesine ve ibadete açılmasına izin vermesi gerektiğini söyledi. Batı Trakya Müftüsü'nün Türk toplumu tarafından seçilmesi yerine Yunanistan Hükümeti tarafından atanması yanlışlığının düzeltilmesi talebini de sözlerine ekledi.
Cumhurbaşkanı'nın Yunanistan'dan taleplerinin ve Yunanistan devletine eleştirilerinin haksız olduğu elbette söylenemez. Yunanistan Avrupa'da Müslümanlık karşısında en fanatik tavır takınan ülkelerden. Tüm Avrupa ülkeleri başkentleri arasında sadece Atina'da Müslümanların ibadet mekânı ihtiyaçlarına cevap verecek bir cami yok. Yunanistan on yıllardır Batı Trakya Türklerinin birçok hakkını çiğniyor. Müftülerini seçmesini engelliyor. Türkiye'deki Rumların hakları konusunda çok talepkâr ama kendisi oradaki Türklerin-Müslümanların haklarını tanıyacak adımlar atmaya hiç istekli görünmüyor.
Bununla beraber, Erdoğan'ın Ruhban Okulu'nun açılması için Yunanistan'ın o ülkedeki Müslümanlara yapılan bazı hak ihlâllerinin giderilmesini şart koşması insan hakları teorisi ve ahlâkı açısından yanlış. İnsan haklarının, özellikle klasik hakların, kaynağı ve doğası üzerine yazılan çizilen değerli metinlere ve hak ihlâllerinin yarattığı sonuçlara bakınca bunu net olarak görmek mümkün. Haklar bireylere aittir, gruplar üzerinden konuşulmaları ve grup ilişkileri adına sınırlanmaları ve araçsallaştırılmaları doğru olmaz. Haklar birbiriyle karşılaştırılamaz ve pazarlık konusu yapılamaz. Keza, devletlerin başka devletlere yönelik politikaları da insan haklarının önüne geçemez.
Çok sık karşımıza çıkan bu yanılgının iki ana kaynağı var. Birincisi grup merkezli düşünmek. Bazı konularda grup merkezli düşünülebilir, bunda bir mahzur yok. Ama insan hakları bu konulardan biri olamaz. İnsan hakları insanların insan olmak sebebiyle doğuştan sahip oldukları haklardır ve hiçbir gerekçeyle ortadan kaldırılmaları düşünülemez. Burada grup hakları birey hakları tartışmasına girmek istemiyorum. Elbette kolektif hak ihlâlleri grupların haklarından bahsetmeyi ve onlara ihtimam göstermeye gerektirir. Ancak, unutmayalım ki, grup hakları bireysel hakların bileşiminden oluşur, birey haklarının toplu tezahürü olarak boy gösterir ve birey haklarını bastırmak için kullanılamaz. Her durumda birey haklarından grup haklarına bir yol bulabiliriz ama bir grup hakları anlayışından birey haklarına daima yol bulamayabiliriz. Bazı durumlarda grup hakları birey haklarının bastırılmasına bile yol açabilir. Birey hakları ile grup hakları çatıştığında mutlaka birey hakları lehine tavır almak gerekir. Aksi takdirde, insan hakları kaçınılmaz olarak erozyona uğratılır.
Bir diğer sebep insan hakları meselelerinde ülkelerin ve devletlerin öne çıkartılmasıdır. Dünya devletler dünyası ve devletler kolektiviteleri temsil ve koruma iddiasında. Ancak, ülkeler ve devletler bireyler gibi özneler değildir ve onlar arasındaki ilişkiler hak sahibi insan özneler arasındaki ilişkiler gibi düşünülemez. Devletler arasındaki birçok ilişkide mütekabiliyet aranır. Bu normalidir, çünkü devletlerin diğer devletlerle ilişkilerine esas itibariyle çıkarlar, çıkar anlayış ve arayışları yön verir. Ancak, devletler kendi vatandaşlarını, etnik veya dinî köken veya özelliklerinden dolayı, başka ülkelere karşı bir koz gibi kullanmaya kalkarsa hak ve ahlâk alanının dışına çıkılmış olur.
Türkiye'nin Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için mütekabiliyet ilkesine uyarak Yunanistan'ın bazı şeyler yapmasını istemesi bu yüzden yanlış. Yunanistan ne yaparsa yapsın Türkiye gayrimüslim vatandaşlarının, dolayısıyla Rum vatandaşlarının haklarının önündeki engelleri kaldırmalı. Ruhban Okulu'nun faaliyette olmasına izin verilmemesi Rum vatandaşların din özgürlüğünün ihlâli anlamına gelmekte. Okul en kısa zamanda ve kayıtsız şartsız açılmalı. Türkiye bunu yapmayıp Yunanistan'daki Müslüman nüfus üzerinden mütekabiliyette ısrar ederse bir anlamda kendi vatandaşlarını başka bir ülkeye karşı rehin tutuyor olma durumuna düşer. Bu kabul edilemez.
Ayrıca, Ruhban Okulu'nu açma gibi adımları mütekabiliyet aramadan tek taraflı atması Yunanistan ile ilişkilerinde Türkiye'nin elini zayıflatmaz, onu dezavantajlı bir pozisyona düşürmez. Muhtemelen tam tersini yapar. Türkiye'yi ahlâkî bakımdan daha üstün duruma getirir ve bu Yunanistan'daki hak gasplarının daha çok göze batmasına sebep olur. Yunanistan böylece Müslümanların üzerindeki haksız kısıtlamaları kaldırmasını hızlandırabilecek büyük bir manevî baskı altına girer.
Türkiye zaman zaman sergilediği sürprizlere Heybeliada Ruhban Okulu'nu aniden açmayı da eklese ne şık olurdu!
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Emekli Amirallerin Bildirisi Neden Yanlış?
16.04.2021 - 23 Nisan 100’üncü Yılında Niçin ve Nasıl Kutlu Olsun?
24.04.2020 - Hükümetin Ekonomi Politikasındaki Temel Hata
12.02.2020 - Unutulan ve Unutturulan Mümtaz’er Türköne
13.11.2019 - Su Fiyatları Niye Artırılmalı?
28.07.2019 - Neler Haktır Neler Hak Değildir?
28.05.2019 - Demokratik totaliterizmin kısmî bir örneği: Amerikan totaliterizmi
22.05.2019 - Seçimi sınırları içinde tutmak
14.05.2019 - Seçim sistemimizi ıslah etmeliyiz!
12.05.2019 - AK Parti’nin Yersiz Telaşı
18.04.2019
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Hakan Harman
Yazar altını çizerek öldürmüyorlar derken herhalde Roboskide bombalanarak, Gezi ve ilintili olaylarda polis ve yardakçıları tarafından öldürülenleri, Reyhanlıda katledilenleri insan yerine koymuyor olmalı. Ben de yazarın yaşlarındayım, o dönemleri de yaşadım ancak onun çıkardığı sonuçlara katılmıyorum. Yeni kuşaklar Parlamentoyu yazar gibi AKPye angaje olarak değil, kendi gözleriyle değerlendiriyorlar. Gördükleri de şu: yolsuzluk diz boyu, yüzlerce vekil bir kişinin işareti oturup kalkıyor ve Parlamentonun hiçbir denetimi kalmamış. Parlamento gençlerin saygısını kazanamıyorsa dönsün kendine baksın. Bu gençlerin ortaya çıkan yolsuzlukları tevil etmeye çalışan yazardan ders almaya ihtiyaçları yok.
irfan aksüt
Bazı yorumculara da yorum yapabilsek.Vah Vah diyeceklerim var
irfan aksüt
Sayın yazar,değiştiriyorlar ama öldürmüyorlar ,öylemi.Gezi olaylarçleri,ında öldürülen gençleri,iiHatay reyhanlıda öldürülenleri,Hakkari karlıovada öldürünlenleri kimler öldürdü.Terör örgütü demeyin sakın.