Atilla YAYLA
İnsanlar hayattan ne bekler? Neye ulaşmak veya neyi elde etmek insanların mutlu olmasını sağlar? Nelere sahip olan insanlar kendini şanslı, nelere sahip olmayan insanlar kendini şanssız hisseder? Bu tür sorular gündeme getirilince, çoğu zaman benzer, hatta örtüşen cevaplarla karşılaşırız. Denilir ki, insanlar zengin olmak, istediği her şeyi kolayca satın almak arzusuyla dolup taşar. Beğendiğini satın alabilen, endişe duymadan harcama yapmaya gücü olan insan mutlu insandır. Nitekim, insanların büyük çoğunluğunun mütemadiyen malî/maddî gücünün istediği şeye ulaşmasına yeterli olmadığından şikayetçi olduğu görülür. Piyasa ve refah karşıtı yaygın ve baskın kültür de, olumsuz bir bağlamda, insanların harcamaya ve tüketmeye şartlandırıldığını, mutluluğu çılgınca, sınırsızca para hacramakta bulmaya zorlandığını öne sürer.
Başka insanlarla ilgili şahsî tespitlerimiz veya kendimiz üzerindeki gözlemlerimiz bizi mutlulukla malî/maddî güç arasında zorunlu bir ilişki görmeye sevk etse de, hakikat başka bir noktada tecelli ediyor. Bilimsel araştırmalar farklı sonuçlar veriyor. ABD'deki Berkeley Üniversitesi'nde Cameron Anderson'un yönetimindeki bir ekibin yaptığı bir araştırma, insanları paradan puldan çok toplum içindeki statünün mutlu ettiğini gösterdi. Araştırma “beğenilen” ve “saygı duyulan” kişilerin geliri yüksek kişilerden daha mutlu olduğunu ortaya çıkardı. Toplumda saygı duyulan kişilerin sosyal çevrelerinde başkalarını etkileme, denetleme, aidiyet ve kabul edilme hissi taşıdığını buldu. Yine araştırmaya göre, zenginliğin, paranın sağladığı saadet zamanla azalmakta, beğenilmek ve sosyal saygınlık ise kalıcı olmakta.
Daha önce yapılan başka araştırmalarda da, mutluluk-para ilişkisi hakkında birden fazla eğilimin mevcut olduğunun tespit edildiğini okumuştum. Buna göre, sıfır noktasından veya çok aşağı gelir seviyelerinden hayata başlamasına rağmen iş yapıp para kazanarak gelir/kazanç merdiveninde yukarılara tırmanmaları insanlara büyük mutluluk veriyor. Ancak, aynı mutluluk hâli miras veya büyük bağış yoluyla hazır paraya konan insanlarda, özellikle gençlerde görülmüyor. Hatta, çoğu zaman, tersi vuku buluyor, yani hazır para insanların mutsuzluğuna ve dengesiz davranış ve yaşayış tarzlarına adeta esir düşmesine neden oluyor.
Bu tür bilimsel araştırmaların ulaştığı sonuçlara şaşırmamamız gerekiyor. Aynı hususlar hem peygamberler hem filozoflar tarafından çok önceleri zaten vurgulanmıştı. Mesela, David Hume ve Adam Smith'in eserlerinde, insanların tasvip edilme arzusuna sahip ve bunun insan davranışlarını sevk ve idare etmede çok tesirli olduğu vurgulanır. Bununla beraber, hakikati görmek için peygamber veya filozof olmaya ihtiyaç yok. Sağduyulu ve selim akıl sahibi, makul ve mutedil her insan iç dünyasına bakışlar ve dış dünya üzerinde gözlemlerle aynı tespitlere ulaşabilir.
Bütün bu yazdıklarımı okuyan kimselerin bazıları, benden paraya, para kazanmaya karşı menfi sözler beklerlerse yanılırlar. Paranın, para kazanma arzusu ve çabasının, zengin ve varlıklı olmaya çalışmanın ilgili şahsa da topluma da çok faydalı olduğu kanaatindeyim. Tarih de buna şahit. Bunlar insanlığın beka ve refah mücadelesinin araçları. Mesnetsiz ve mantıksız fanteziler uğruna bu araçlardan vazgeçmek, insanlığın toplu intiharı anlamına gelir.
Bununla beraber, paradan, teşebbüsten, kazanmaktan, harcamaktan ve tüketmekten sadece kendileri adına değil, hatta ondan da fazla, üstlerine vazifeymiş gibi, başkaları adına üzülen kimilerini teselli etmek için söyleyeyim; para kendi başına bir amaç değil. O da nihayetinde saygı ve kabul görmenin bir aracına dönüşüyor, aynen sporda, bilimde, sanatta başarı gibi. Ancak, kesin olan şu ki, paranın ve para kazanma yolundaki çabaların insanlığa katkısı, sporun, bilimin ve sanatın katkısından çok daha -hatta karşılaştırılamayacak kadar- fazla.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019