Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
AK Parti hükümeti Başbakan’ın ağzıyla Kürt sorununun çözümünün “Milli birlik ve bütünlük” içinde olacağının altını çiziyor. Bir başka birlik-bütünlük anlayışı ise Demokratik Özerklik Bildirgesi’nde “ortak vatan” ve tek bir etnisiteye dayanmayan “demokratik ulus” kavramlarıyla ifade ediliyor. Bu fark üzerinde durmak gerekir. Ama önce bildirge üzerinde duracağım.
19 Temmuz 2011 tarihinde KCK Yürütme Konseyi imzasıyla yayınlanan, tam adıyla “Demokratik Ulus Çözümünde Demokratik Özerklik Bildirgesi”nin tartışılması yapılamadı. Çok eminim ki, PKK orijinli metinler, açıklamalar yeterince dikkat verilerek incelenmiyor, pek çokları internet ortamında ulaşma imkânları olduğu halde bakma zahmetine katlanmıyor. Öyle olunca geniş kamuoyunun kafasındaki PKK izlenimi “terör örgütünden” ibaret oluyor. “Bunlar ne diyor, ne istiyor” soruları sorulmuyor. Soru olmayınca da kimse dönüp Kürtlerin ne dediklerine, ne istediklerine bakmıyor.
Kürt özgürlük hareketinin görüşleriyle ilgilenmemenin yaygın bir gerekçesi var. “Ne dediklerine bakmayın, yaptıklarına bakın siz” deniyor. Eğer öyle bakacak olursak Türkiye’de “Barış istemiyoruz” diyen mi var, niye pratikte öyle olmuyor peki?
Herkes barış istiyor da niye savaşılıyor?
Sık tekrar ediyoruz ama gerçek olduğu için tekrarlamak zorundayız. Herkes barış diyor ama barışın dilini kullananlar çok azınlıktalar. Maalesef Kürtler de ortamın şiddetinden kendilerini sıyırıp görüşlerini soğukkanlı bir dille anlatmak yerine propagandif bile değil ajitatif üslubu seçiyorlar. Böyle olunca Batı kamuoyunun algı duvarlarına çarpıyorlar ve sonra da Batı kamuoyu, basın bizi anlamıyor diye yakınıyorlar. Çok haklı değiller.
Demokratik Özerklik Bildirgesi de ne yazık ki bu talihsizliğe uğradı. İncelenip tartışılmadı. Çoğu kişi tek yanlı ilân edilmiş olmasına, “vergi vermeyeceğiz”, “askere gitmeyeceğiz”, “öz savunma gücümüzü kuracağız” tarafına, yani eylem tarafına takıldı. Bu konularda tepki yükselince Kürtler de tepkisel yanıtlar verdi ki, özü “artık kimseye sormayacağız, tartışmayacağız, yapacağız” oldu. Yani yanıt da programatik değil, eylemseldi. Bu iki tutum ortak bir demokratik kamuoyu yaratmaya hizmet etmediği gibi tersine yeni bölünmeler ve kutuplaşmalara neden oldu.
Oysa bu bildirge Kürt özgürlük hareketinin düşünce dünyasını ve buradan çıkan çözüm önerilerinin mahiyetini anlamak için değerliydi. Bana göre hâlâ da önemini korumakta.
Demokratik Özerklik Bildirgesi metninin tümüne sinmiş olan çağrı bir ayrılma ilânı değil bir bütünleşme çağrısıdır. “Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet yapılanmasında ve Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarın yarattığı döngünün artık aşılma, ulus-devletin demokratik dönüşüme uğrama ve böylece yeni bir anayasa temelinde demokratik yapılanma ve Kürt halkı için özgür ve demokratik yaşam statüsünü kazanma zamanı gelmiştir. Bunun için tek çıkış yolu, şimdiye kadar denenmeyen Türkiye’yi demokratikleştirecek ve Kürt sorununu çözecek Demokratik Ulus Çözümü’nü Demokratik Özerklik siyasi modeliyle acilen hayata geçirmektir.”
Bu ifade bildirgenin temel fikrini ve yaklaşımını özetliyor. Metnin başka yerlerinde de sıklıkla tekrarlanıyor. Aslında demokratik ulus tezi ve demokratik özerklik modeli ilk bu bildirgede dile getirilmiş değil, Öcalan da Kürt basını da birçok kez dile getirmişti. Farklılık ise artık bir karar noktasına gelindiği ve “aciliyet” çağrısıdır. Yani ulus-devletin yeniden yapılanması ve yeni bir anayasa yapımında momenti yitirmemek için duruma acil müdahale. Bu yaklaşım bence de doğrudur. Aksi halde görünen o ki 1990’ların başına dönülecek ve hatta daha kötü koşullar içine girilecek.
Bildirgeden çıkan siyasi hedef, kendi kavramlarıyla söylenirse; ortak vatan temelinde demokratik ulusun demokratik bir anayasayla oluşacak demokratik cumhuriyeti olarak özetlenebilir.
Konuya devam edeceğim ancak aşağıdaki açıklama için yazıyı kesmek zorundayım.
***
Not: Dünkü Taraf’ta “Yoldaş General” başlığı altındaki haberde Balyoz davasından tutuklu muvazzaf Korgeneral Ziya Güler hakkında iki MİT belgesi yayımlandı. Bu belgelerden biri 1989 tarihinde Ziya Güler’in TBKP’ye gönderdiği söylenen bir raporla ilgili. Ziya Güler adını hiç duymadığımı, hakkında bir bilgiye sahip olmadığımı açıklamak gereğini duydum. Gerekliydi, çünkü susmak, ikrar sayılabilir ve eğer bir haksızlık varsa birinin haksız yere suçlanmasına neden olabilirdi. Kaldı ki, böyle bir belge gerçekse bile, eğer başkaca kanıtlar yoksa salt bundan dolayı bu kişinin bir kalkışma içinde olduğu söylenemez. Haberde kafalara takılan birçok nokta var ama kişiyle ilgili bilgi sahibi olmadan söylenebilecek başkaca bir şey de yok.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.05.2012
3.05.2012
30.04.2012
28.04.2012
26.04.2012
23.04.2012
21.04.2012
19.04.2012
16.04.2012
14.04.2012