Celal BAŞLANGIÇ
Abluka başlayınca 14 yaşındaki oğlu Sur'da kalmıştı.
Yasaklar nedeniyle girip çıkartamadı.
Telefonla ulaştığı oğlu "Ben burada kalacağım, zaten çıkamam, evimizi koruyacağım" demişti.
Günlerce eli yüreğinde bekledi, sonunda bir bodrum katında öldüğü haberini aldı oğlunun.
O günden bu yana pek konuşmamıştı altı yaşındaki kızı, ağabeyi öldüğünden beri suskundu.
Sur'daki bir kürsünün üzerinde bunları anlatırken "Geçen gün bir baktım" dedi, "Bizim kız okul defterindeki Türk bayrağını yırtmış. Atatürk portresini delik deşik etmiş. Maalesef bu duruma geldik işte."
Devrilen "çözüm masası"ndan, 24 Temmuz'da Kandil'in bombalanmaya başlanmasından, 16 Ağustos'ta Varto'da ilan edilen ilk sokağa çıkma yasağından bu yana süren ablukalı, çatışmalı, yıkımlı, ölümlü sürecin bugün geldiği son noktayı belki de en iyi anlatan anekdot bu.
Bölgeyi hiç bilmeyen, yaşanılanları sadece yandaş ve merkez medyanın yalan makineleri televizyonlardan ve gazetelerden izleyenler sanır ki, kentlerde hendek kazmış, barikat kurmuş bazı eli silahlı teröristler var ve devlet askeriyle, polisiyle bunlarla savaşıyor.
Ancak doğru kaynaklardan haber alınca, hele bölgeye gidip gelişmeleri adım adım izleyince yaşanılan sürecin hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz.
Sur'dan Cizre'ye uzanan bir çizgide bütün yaşanılanlar, anlatılanlar neredeyse bire bir aynı.
Üzerinden zaman geçtikçe, hendekler ve barikatlar kaldırıldıkça, operasyonların bitmesinin üzerinden aylar geçmesine rağmen sokağa çıkma yasakları uzatıldıkça yaşanılan sürecin bambaşka bir hedefe yöneldiği daha net ortaya çıkıyor.
Örneğin Sur'da...
Operasyon biteli iki ay olmuş. Hala üç mahallede yasak sürüyor.
Yeni yasak kaldırılan 14 sokaktan görülebilen yasaklı bölgede hiç öyle "terörle mücadele" edilmediğini anlıyorsunuz.
Sanki yeni bir imar planını uygulamaya kararlı, elinde tankı, topu olan bir güç girmiş mahallelere; evleri yıka yıka, alan aça aça, sokakları dümdüz ede ede yeni plana göre yedi bin yıllık kentte meydanlarıyla, bulvarlarıyla yeni bir kent planı uygulamış.
Çatışma bölgesindeki evlerin çoğu yıkılmış, dozerler dümdüz ediyor, kamyonlar insanların geçmişleriyle, eşyalarıyla molozları Dicle Üniversitesi'nin arazisine atıyor.
Çatışma bölgesinin dışında kalan evler bile ya top mermisi yemiş ya da kurşunlanmadık duvarı kalmamış.
Bu bölgedeki evlerin tümünde eşyalar talan edilmiş. Ortada tek bir LCD televizyon yok. Tek bir bilgisayar kalmamış. Bütün değerli eşyalar, evlerde kalan ziynet eşyaları talan edilmiş.
Bazı evlerden buzdolapları, çamaşır makineleri götürülmüş. Sur'da evi olanlar, eşyalarının resmi araçlarla taşındığını iddia ediyorlar.
Kalan çamaşır makineleri ve buzdolapları da kurşunlanarak kullanılamaz hale getirilmiş.
İnsanın genzini yakan bir koku var Sur'da.
Şehir Plancıları Odası'nın hafta başında yasağı kaldırılan 14 sokağa girerek hazırladığı rapor, yaşanılan sürecin hendeklerin ve barikatların çok ötesinde olduğunu gösteriyor:
"Medyada 3 mahallenin tamamının açıldığı gibi yansıtılan haberlerin aksine Sur’un çok küçük bir bölümünde toplamda 3 mahallenin sınırlarında kalan 14 sokakta yasak kaldırıldı, bu sokakların da bazılarının sadece 500 metrelik kısımları açıldı.
* İçeride insan, hayvan cesetlerinden ve evlerdeki, marketlerdeki yiyeceklerin çürümesinden kaynaklı ağır bir koku var.
* Kanalizasyonlar tıkanmış.
* Elektrik ve su tesisatları tamamen zarar görmüş.
* Yasağın kaldırıldığı sokaklarda bulunan binalar ağır hasarlı değil, fakat çoğunun kapı, pencere ve yapı malzemeleri ağır hasarlı.
* Çoğu ev çarpılarla işaretlenmiş.
* Evlerin ve bahçelerin duvarlarına ırkçı, milliyetçi ve cinsiyetçi yazılamalar yapılmış.
* Tank ve top atışıyla yıkılmayan evlerin neredeyse tamamının silahlarla taranmış ve evlerin tüm eşyaları kullanılamaz hale gelmiş.
* Sokaklar yasak kaldırılmadan önce delil bırakılmayacak şekilde temizlenmiş.
* Yıkımın olduğu bölgelerde devasa büyüklükte boş alan oluşmuş.
* Çok sayıda tescilli sivil mimarlık örneği yapılar tamamen yıkılmış.
* Anıtsal yapılar tank ve top atışlarından zarar görmüş, duvarlarında çatlaklar oluşmuş.
* Suriçinin özgün yapısı ve Koruma Amaçlı İmar Planının hiçbir koşulu korunmamış.
* Yasağın devam ettiği bölgelerde karakollar inşa edilmiş.
Ağır bir şekilde kent ve insan hakkı ihlalleri yaşanmış."
En ilginci aylar sonra evini kurşunlanmış, eşyaları çalınmış ve tahrip edilmiş bulan bir Surlu'nun söylediğiydi:
"Dolapta giysilerim vardı. Yan tarafından taramışlar dolabı. Delinmemiş tek giysim kalmamış."
Sur'un büyük bölümünde bu hafta başı itibariyle yasaklar kalkmıştı ama hala kent merkezine girmek kurulan bariyerlerle, kontrol noktalarıyla sıkı bir denetim altındaydı.
Cizre'deki durum da hiç farklı değildi. Hatta daha ağırdı.
Çıkanlara pek değil de, kente girenlere sıkı bir kimlik denetimi yapılıyordu. Herkese tek tek "Ne iş yapıyorsunuz" diye soruluyordu.
Kentin belli bölgeleri dümdüz edilmişti. Sur'daki gibi Cizre'de de binlerce insan evsiz kalmıştı. Sadece iki ilçede evsiz kalanların sayısı 40 binlerle 50 binlerle ifade ediliyordu.
Cizre'de de çatışmalar biteli, hendekler kapatılalı, barikatlar kaldırılalı iki ay olmuştu ama kentin girişleri hala sıkı bir denetim altındaydı, saat 21.30'dan sonra sokağa çıkma yasağı uygulanıyordu. Aynen İdil'de, Silopi'de olduğu gibi.
Çatışmalar bitince geriye evleri yıkılmış, yıkılmayanı ağır tahrip edilmiş, tek bir eşyası kalmamış insanlar kalmıştı.
Devlet polisiyle askeriyle Cizre'nin dört bir yanını tutmuştu. Kentte güvenlik güçlerinin görüş alanından kurtulabileceğiniz tek bir nokta yoktu.
Ama sokağa çıkma yasağı sürüyordu. Çatışmalardan zarar gören halka tek bir yardım yapmamıştı devlet. Hatta tam tersi, Cizre'ye gönderilen buzdolaplarını ilçeye sokmayıp geri gönderiyorlardı. Gelen gıda yardımları da Cizre'ye giremiyordu. Hatta yardım için açılan banka hesaplarına da el konuluyordu.
Yani mesele hendekler ve barikatlar olsaydı, hani sözkonusu olan "kamu güvenliği" olsaydı şimdi Sur'un da Cizre'nin de yaralarının sarılmaya başlanması gerekiyordu. Ancak kesin olarak şunu söylemek mümkün:
Dert ne hendekmiş, ne barikatmış, ne kamu güvenliğiymiş... Görünen o ki bunların hepi bahaneymiş.
Esas dert, Kürt Siyasi Hareketi'ni destekleyenlerden, HDP'ye yüzde 80'lerden, 90'lardan fazla oy veren Kürtlerden intikam almakmış.
Toplam olarak da, kendi kendini yönetmek isteyen, ana dilde eğitim hakkına sahip çıkan Kürtlere unutulmaz bir ders vermekmiş amaç.
Ancak bunu yapmak için öylesine zıvanadan çıkmış bir devlet olma anlayışıyla karşı karşıyayız ki, Türkiye'de toplanan 1. Dünya İnsani Zirvesi'ne ev sahipliği yapmasına karşın, çıkan ortak bildiriye imza bile atamıyor.
Çünkü bu bildiride "Çatışmalı alandaki siviller, Dünya’nın en savunmasız, korunmaya muhtaç kişileridir" deniliyor.
Bu ülkeyi yönetenler bu cümlenin altına nasıl imza atsınlar?
Özellikle 16 Ağustos'tan bu yana kent merkezlerindeki çatışmalarda bütün öldürdüklerini "terörist" kabul eden bir yönetimle karşı karşıyayız. 35 günlük bebekler de öldürüldü, 85 yaşındaki yaşlılar da. Öldürülen onca insana karşın bu devletin ne tek bir kaymakamının, ne de tek bir valisinin kabul ettiği sivil ölümü yok.
Bildiride diyor ki; "Savunmasız insanları korumak ve onurlarını muhafaza etmek için uluslararası toplumun bir numaralı önceliği, uluslararası hukuku gözetmek olmalı".
BM gözlemcisinin bile Cizre'de inceleme yapmasına izin vermeyen bir yönetim anlayışı nasıl imzalasın bu bildirinin altını?
Bildiride diyor ki ; "Sivil nüfusa doğrudan saldırmak, evrensel kurallara göre yasaktır. Ayrıca hastanelere, kültürel ve tarihi değerlere zarar verilemez".
Hastaneleri kışlaya dönmüş, tescilli kültürel ve tarihi yapıları bombalanarak yıkılmış, molozları kamyonlarla taşınıp dozerlerle dümdüz edilmiş bir bölge varken nasıl imzalanacaktı bu bildiri?
Bütün sivilleri PKK'li, bütün Kürtleri "terörist" gören bir anlayışın bugün geldiği nokta itibariyle "Sivil nüfusa doğrudan saldırmak, evrensel kurallara göre yasaktır"ın altına imza atması mümkün değildir.
Bildiride diyor ki; "Yerinden edilen insanların korunması, desteklenmesi, onuruyla yaşadığı yere dönebilmesi için ülkelerin, uluslararası kurumlarla birlikte sağlam çözümler bulmasına çağrı yapıyoruz".
Bırakın yerinden edilen insanların geri dönebilmesini, yaşadıkları kentlerin bir daha oturulamaz hale getirilmesi için havadan, karadan bombalayan bir devlet olma anlayışı bu bildiriyi imzalayabilir mi?
Bütün bu yaşanan süreç, uygulanan yanlış politikalar sonucu Türkiye'yi yönetenler kendi ülkelerinde düzenlenmesine karşın 1. Dünya İnsani Zirvesi'nin ortak bildirisine imza atamamıştır.
Görünen o ki bu imzalayamama halinin altında yatan; sadece yaşananlardan değil, ülkeyi yönetenlerin bundan sonra bize yaşatmayı planladıkları felaketlerden dolayıdır.
Türkiye'yi bu kadar yıkımlı, kanlı, halkları düşman edici bir anlayışla yönetenler Dünya İnsani Zirvesi'nin altında kalmışlardır.
Çünkü insanlığı olmayanın imzası da olmaz.
Hemen yükselecek olan "PKK'nin yaptıklarından niye bahsetmiyorsun hain, bölücü terörist" gibi naralanmaları da duyuyorum elbet. Ancak unutulmasın ki, Dünya İnsani Zirvesi'nin ortak bildirisini imzalayacaklar arasında PKK yoktu, Türkiye Cumhuriyeti vardı. Hani bilginiz olsun diye söyledim!
İktidarın hangi yalanına kanmış olursanız olsun, hangi yalancı medya gözünüzü, beyninizi boyamış olursa olsun, hangi ırkçı ve şoven duygularınızın ön yargısı sizi teslim alırsa alsın, şunu asla unutmayın:
Sur'da 14 yaşındaki abisi öldürülen altı yaşında bir kız çocuğu var; okul defterindeki Türk bayrağını yırtan, Atatürk'ün portresini kalemiyle delik deşik eden...
CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021