Celal BAŞLANGIÇ

İçinde Erdoğan geçen bir öykü; sahte diplomalı başkan nasıl indirildi?
3.02.2016
2395

Şırnak'ın Cizre'ye komşu ilçesi Silopi'de Ciner Termik Santralı'nın açılışı yapılıyor.

 

Tarih, 2013'ün Mart'ı.

 

Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın bulunduğu protokol tribününde iki kişi daha var. İkisi de Cizre'nin eski belediye başkanı.

 

İşte aynı karede yer alan bu üç kişi arasında birbirleriyle ilintili bir "sahte diplomayla seçilme" hikayesi var.

 

Erdoğan'la aynı protokol tribününde yer alanlardan birisi korucubaşı, Cizre'nin eski Belediye Başkanı Kamil Atak'tı.

 

İlginç bir öyküsü vardı Atak'ın.

 

1986 yılında Van'ın bir yaylasında iki çobanı öldürmek suçundan hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmişti. "Firari sanık"tı artık Atak.

 

Arandığı halde dönüp Cizre'deki köyünde yaşamını sürdürüyordu.

 

Anlatılanlara göre 1987'de evine davet ettiği yedi PKK'liyi zehirledikten sonra, cenazelerini askeri yetkililere teslim etmişti.

 

O tarihlerde Şırnak bölgesinde bulunan JİTEM komutanlarından Cem Ersever'le tanıştırılarak korucubaşı yapıldı.

 

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde  DYP'den Cizre belediye başkan adayı olmaya karar vermişti "Kamil Ağa".

 

Ancak küçük bir eksiği vardı! Seçilmesi için gerekli olan ilkokul diploması yoktu.

 

Seçimlere bir ay kala Silopi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne başvurdu "İlkokulu bitirdiğini, ancak belgesi olmadığını" iddia etti. İlkokulu birlikte okuduklarına dair iki de tanık gösterdi.

 

Gerçi daha sonra bu iki tanığın da okuma yazma bilmedikleri ortaya çıktı ama, Atak seçilmesi için gerekli olan ilkokul diplomasını aldı.

 

Sonunda aday olabilmesi için hiçbir engel kalmamıştı.

 

En büyük destekçisi de Cizre'deki komutan Binbaşı Cemal Temizöz'dü. Yıllar sonra Cizre JİTEM davasında onlarca kişiyi öldürmek suçundan birlikte yargılanacak ve beraat edeceklerdi.

 

Binbaşı Temizöz'ün de desteği ve neredeyse birçok seçim bölgesinde yapılan açık oylamayla Cizre Belediye Başkanı seçildi Atak.

 

İki kişiyi öldürmek suçundan hakkında gıyabi  tutuklama kararı varken, firari sanık olarak aranıyorken önce Korucubaşı olmuş, devletten maaş almaya başlamıştı; sonra da aranırken aldığı sahte ilkokul diplomasıyla ve devletin desteğiyle Cizre'nin Belediye Başkanı seçilmişti.

 

Ne iki cinayetin firari sanığı olmasıyla ne de sahte diplomasıyla ilgili bir sorun yaşadı ve beş yıl boyunca belediye başkanlığı yaptı.

 

Beş yıllık görev süresi dolunca 18 Nisan1999 yerel seçimlerinde, bu kez ANAP'tan aday oldu Atak.

 

Karşısında en güçlü rakip olarak Fazilet Partisi adayı Dr. Mehmet Emin Dindar vardı.

 

Dindar Cizreliydi ama uzun yıllar İstanbul'da yaşamıştı.

 

Erdoğan'ın başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde görev yapmasından dolayı "Recep Tayyip Erdoğan'ın doktoru" diyordu herkes ona.

 

Oylar kullanılmış, sandıklar açıldıkça FP adayı Dindar'ın önde gittiği görülmüştü.

 

Sandık başları, ilçe seçim kurulu korucular tarafından basıldı o gece.

 

Cizre resmen "kurşun ablukası"na alınmıştı, korucular dört bir yanı tarıyordu.

 

Kurşun yağmuru altına alınan yerlerden biri de Dindar'ın seçim sonuçlarını izlediği eviydi.

 

Benim de o tarihte Radikal Gazetesi adına Dindar'ın evinden izlediğim seçimle ilgili o geceyi şöyle anlatacaktı Dindar:

 

"Tehditler, baskılar altında bir seçim kampanyası yaşadık. Beni destekleyen 100'den fazla kişi gözaltına alındı. 137 sandıktan 38'i Kamil Atak'ın mahallesinde gece 11.00'e kadar rehin tutuldu. Parti gözlemcileri sandık başlarından korucuların dipçikleriyle kovuldu. Gece 12.00'den sonra binlerce mermi attılar. Kendi kendilerine sıkıyönetim ilan ettiler. Gece saat 10.00'daki sonuçlara göre 1700 oy öndeydik. Sabah kalkınca Kamil Atak 33 oyla seçimi kazanmıştı."

 

Atak belediye başkanlığını ilan etmişti ama seçim sonuçları günlerce protesto edildi Cizre'de. Seçimin gerçek galibi Dr. Dindar büyük bir mücadeleye girişti hem yerelde hem de Ankara'da.

 

Sonunda Atak, iki kişiyi öldürmek suçundan tutuklandı. Diploması sahte olduğu Dindar tarafından kanıtlanınca da Atak'ın belediye başkanlığı düşürüldü. Yeniden seçim yapıldı Cizre'de ve Dindar belediye başkanı oldu.

 

Sonra Dindar geçen dönemde de Şırnak'tan AKP milletvekili seçildi.

 

Aslında bu öyküde sadece "sahte diplomayla başkan seçilme ve indirilme" yok.

 

Bu öyküde bugün genelde Kürt kentlerinde, özelde de Cizre'de bugün yaşanılanların nereden kaynaklandığı da var.

 

Hatta bu öyküde yer alan gerçeklerden biri de AKP iktidarının Ergenekon'la yaptığı ittifakın en somut hali.

 

Yoksa 2013'ün Mart'ında, aynı protokol tribününde nasıl buluşabilirdi Başbakan Erdoğan, dönemin AKP Şırnak Milletvekili ve eski Cizre Belediye Başkanı Dr. Emin Dindar ile amansız bir mücadeleye giriştiği eski rakibi, JİTEM davasında faili meçhullerin sanığı Korucubaşı Kamil Atak...

 

Bu öyküyü bugün anlatmamızın nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üniversite diplomasının olup olmadığı, varsa sahte mi gerçek mi olduğu, gerçekse de iki yıllık mı yoksa dört yıllık yüksek okul diploması olup olmadığına ilişkin tartışmaların yeniden yoğunlaşmış olması.

 

İşin ilginci de "gözünün üstünde kaşın var" diyen herkese "Cumhurbaşkanına hakaret" davasının açıldığı, hatta tutuklandığı bugünlerde, "Diploması sahte, Cumhurbaşkanı seçilme şartlarına sahip değil" diyenlere hiç ilişilmemesi, duymazdan gelinmesi.

 

Türkiye'de Cumhurbaşkanı seçilebilmek için Anayasa gereği "Yüksek öğrenim şartı" var.

 

Bu şart 1924 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda yer almıyor. İlk kez 1961 Anayasası'na konmuş yüksek öğrenim şartı.

 

Bu şartın konulmasının asıl nedeni de, 1950-60 döneminde Cumhurbaşkanlığı yapan ve yüksek öğrenim görmemiş olan Celal Bayar'a duyulan tepki olarak açıklanıyor.

 

Hatta 1961 Anayasası hazırlanırken Cumhurbaşkanı seçilecek kişilerde yüksek öğrenim şartının aranması yolunda önerge veren Ahmet Karamüftüğoğlu, "Devletin reisi nasıl olur da tahsilsiz olabilir? Bunun acısını az mı çektik? Türk devletini temsil edecek adamda tahsil ve kültür seviyenin aranması en masum ve haklı bir tekliftir" diye savunmuş görüşünü.

 

Bu süreçte esas merak ettiğim şu:

 

Önümüzdeki günlerde "Partili Cumhurbaşkanlığı" için Anayasa değişikliği önergesinde...

 

Ya da "Başkanlık" için yeni bir Anayasa önerisi geldinde...

 

Bu önerilerin içersinde "Partili Cumhurbaşkanı" ya da "Başkan" olabilmek için "yüksek öğrenim şartı"nın aranıp aranmayacağı.

 

Görünürdeki tek bir öykü içersinde; 1990'ların Cizre'sinden girdik, "sahte diplomalı" belediye başkanının görevden alınmasından geçtik, Erdoğan'ın "Başkan" ya da "Partili Cumhurbaşkanı" olmasına kadar geldik. Ne de olsa burası Türkiye, bu memlekette her şey olur!

 

CELAL BAŞLANGIÇ | HABERDAR

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar