Celal BAŞLANGIÇ
Diyarbakır'da bir yuvarlak masanın etrafında Kolombiya devletiyle FARC gerillalarının imzalamak üzere olduğu barış anlaşmasını tartışıyoruz. Dışarıdan savaş uçaklarının sesleri, bölgeden operasyon, çatışma, gözaltı, tutuklama haberleri geliyor.
Sürekli çatışmalardan, askeri operasyonlardan, baskılardan dolayı yurtlarından göç etmek zorunda kalmıştı Dersim’in Mirik mezrası köylüleri; sadece Işık ve Serin aileleri kalmıştı.
23-24 Eylül 1994 tarihinde yeniden başladı operasyonlar. Mirik’e girişler çıkışlar yasaklandı.
Bolu Dağ Komando Tugayı’na bağlı askerler baskın düzenledi Mirik’e. Evler, bağ ve bahçeler yakıldı, bombalandı. Son kalan iki aileden Hıdır Işık (63), Hatun Işık (31), Yeter Işık (22), Elif Işık (29), Düzali Serin (37), Gülizar Serin (34) ve Dilek Serin (3) gözaltına alındı.
Bir daha haber alınamadı askerler tarafından götürülen yedi kişiden.
Işık ailesinin büyük oğlu Ali o sırada askerdeydi. Birkaç gün sonra döndü Dersim’e. Bütün uyarılara karşın Mirik’e, yakınlarını aramaya gitti. Ondan da bir daha haber alınamadı.

İHD Diyarbakır Şubesi’nde kayıp yakınları 398. kez bir araya geldi.
İHD Diyarbakır Şubesi’nin salonunda gerçekleştiriliyordu 398. haftasını dolduran Kayıp Yakınları Oturma Eylemi. Bu hafta, kaybolmalarının üzerinden tam 22 yıl geçen Işık ve Serin ailelerinden sekiz kişinin akibeti soruluyordu.
Daha önce Diyarbakır’da açık havada gerçekleştirilen “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” eylemi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal nedeniyle artık kapalı bir alanda yapılıyordu. Çünkü OHAL ilanının ardından Diyarbakır’da açık alanda yapılan tüm gösteriler yasaklanmıştı.
İHD Diyarbakır Şubesinde bu etkinlik gerçekleştirilirken savaş uçaklarının sesi gökyüzünü deliyordu yine. Gerek kent merkezinden, gerekse bölgeden çatışma, gözaltı, tutuklama haberleri geliyordu.
Gözaltındaki İdil Belediye Eşbaşkanı Mehmet Muhdi Aslan tutuklanmıştı. Zaten kayyum atanmıştı belediyeye ve geçen ay da diğer eşbaşkan tutuklanmıştı. Lice’nin kırsalında yasaklar, operasyonlar sürüyordu. Gözaltına alınanlar arasında 73 yaşında bir kadının da olduğu bilgisi ulaşıyordu kent merkezine.
Çoğu bölgede görev yapan 11 binden fazla öğretmen meslekten uzaklaştırılmıştı. Bunun sırf dört bini Diyarbakır kentindeydi. Hafta içinde bu kez öğretmenlere dönük gözaltı operasyonu başlamıştı. 24 eğitim emekçisi gözaltındaydı. Mahkemeye çıkarılmaya başlanmışlardı hafta sonu. Sonradan yedisinin tutuklandığını öğrenecektik. Gözaltı ve tutuklanma nedenleri sendikaları Eğitim-Sen’in çağrısıyla eylemlere, etkinliklere katılmaktı. Suç delilleri arasında Gazeteci Fehim Taştekin’in son kitabı Rojava/Kürtlerin Zamanı da vardı.
Aynı saatlerde Cumartesi Anneleri/İnsanları İstanbul’da 600. kez bir araya geliyordu Galatasaray’da. Diyarbakır’la İstanbul arasında canlı bağlantılar kuruluyordu.
Cumartesi Anneleri/İnsanları eyleme başladığında dedeler, nineler, anneler, babalar kayıp çocuklarını, torunlarını; çocuklar babalarını, annelerini arıyordu. Şimdi ise artık üçüncü kuşak devreye girmişti, anneler babalar çocuklarını ararken üçüncü kuşak yetişmişti. Şimdi torunlar da dedelerini, ninelerini aramaya başlamıştı.
Ancak İstanbul’da açık havada yapılan bu eylemin aynısı Diyarbakır’da bir salonda yapılıyordu. Oysa bütün Türkiye’de OHAL vardı. Ama belli ki Türkiye’nin batısında hakları, özgürlükleri ortadan kaldıracak kadar ağır biçimde uygulanan OHAL Diyarbakır’da daha da ağır uygulanıyordu.
VİETNAM, KOLOMBİYA, TÜRKİYE…
İHD Diyarbakır Şubesi’nde 398. haftasını dolduran eylem biterken, Sümerpark’ta yetişmemiz gereken bir toplantı vardı. Heinrich Böll Stiftung Derneği ile Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Derneği “Sekteye Uğrayan Barış Süreçlerini Canlandırmak” konulu bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirecekti.
Yani böylesine çatışmalı, gergin, gözaltılı, tutuklamalı bir Diyarbakır’da Kolombiya barışını konuşacaktık.
Kolombiya devleti ile FARC arasında yapılan barış anlaşmasına sivil toplum kurumları sekretaryasında temsilci olarak görev yapan Vicente Vallies sürecin arka planını aktaracaktı.

Diyarbakır’daki yuvarlık masa toplantısında Kolombiya’daki barış süreci tartışıldı.
Sümerpark’taki Resepsiyon Salonu’ndaki bir masanın çevresinde 40’a yakın davetli vardı.
Kolombiya’daki barış sürecini anlatacak olan Vallies 20 yıldır Kolombiya üzerine çalışıyordu ve 11 yıl boyunca insan haklarının korunması ve barışın inşası için bu ülkede yaşamıştı.
Sorunun kaynağı farklı olsa da Kolombiya ile Türkiye arasında hem çatışmalı süreç, hem de barışın inşası konusunda şaşırtıcı benzerlikler vardı
Her ne kadar 52 yıllık dense de Kolombiya’da çatışmalı sürecin 70 yıla kadar uzandığını anlatıyordu Vallies. Sorunun kaynağında siyasal ve sosyal katılım konusundaki güvence eksiklikleri, siyasi katılım açısından reform talepleri vardı. Başkanlar, liderler, insan hakları savunucaları öldürülmüştü. Sendikalar baskı altındaydı, sınıflar arasında uçurum vardı, adalet iflas etmişti, çatışmalı süreç boyunca 220 bin insan yaşamını yitirmişti. Bunlardan yüzde 80’i sivildi.. Aslında çoklu bir çatışma alanı olmuştu Kolombiya. Bir yandan silahlı çatışma yaşanıyordu ama diğer yandan siyasi, ekonomik ve sosyal çatışma da bütün şiddetiyle sürüyordu.
Çatışma başta ordu ve FARC arasındaydı.. Ancak farklı gerilla grupları, paramiliter güçler de yaşanan savaşın önemli aktörleri arasındaydı. Geçmişleri neredeyse 70 yıl öncesine uzanan paramiliter güçler liberaller tarafından gerillalara karşı kurulmuştu. Ancak bu oluşumda uyuşturucu baronlarının büyük organizasyonu ve parasal desteği vardı. Orduyla da ilişki içindeydi paramiliter güçler. Ülkede işlenen cinayetlerin yüzde 60’ı bu güçler tarafından gerçekleştirilmişti.
Yedi milyona yakın insan yerinden edilmişti. Vallies’i dinlerken “her coğrafyada aynı” demekten kendini alamıyor insan. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi ABD’nin Vietnam savaşında uyguladığı “Gerilla akvaryumda yüzen balıktır, yakalanması için akvaryumun suyunun boşaltılması gerekir” teorisi bölgede olduğu gibi Kolombiya’da da uygulanmıştı:
“ABD’nin Vietnam’da uyguladığı taktiği uyguluyorlardı. Köylüler gerillalara yardım ediyor. Köylüleri ortadan kaldırırsak gerilla da ortadan kalkar. Yani balıkların yüzdüğü suyu kuruturuz. Sadece paramiliter gruplar değil, ordu da benzer cinayetler işliyordu. Yoksul kentlerde gençlere gerilla kıyafeti giydirip öldürüyorlardı. 3 bin 500 genç böyle öldürülmüştü. Ülkede her 30 dakikada bir kadın cinsel saldırıya uğruyordu. Halk ikiye bölünmüştü. Ya benimlesin ya karşımdasın anlayışı hakimdi.”
KOLOMBİYA BAŞARDI, TÜRKİYE NEDEN BAŞARAMASIN!
Ancak uygulanan ulusal baskı, sivil toplum örgütlerinin çabaları hem hükümeti masaya oturmaya zorlamış, hem de gerillayı ikna etmişti. Hatta böylesi süreçlerde çok güç olan bir eşik aşılmış, iki tarafın mağdurları bile yan yana gelmişti.
Bu son anlaşmadan önce de barış girişimleri olmuştu. Ama her seferinde iki taraf da sinirlenip çeşitli gerekçelerle masadan kalkmıştı. Ordunun şahin kanadı da zaten barış istemiyordu. Ama masanın her terk edilişinde basın tarafından suçlanan FARC oluyordu. Gerillaların saldırıları durdurmak ve güç kazanmak için barış sürecini kullandığı iddia ediliyordu. Vallies’in anlattığı Kolombiya ile Türkiye’nin benzerlikleri çoktu:
FARC’la müzakereye oturan bir başkan ise ‘silahları bırakın Fransa’ya gidin’ demişti. Bunun üzerine yeniden devrildi masa. Çünkü bu müzakere değil, teslim olma çağrısıydı. 2010’da seçilen Santos ise aslında daha önceki başkan Alvaro Uribe’nin savunma bakanıydı. FARC ile mücadelede sert yöntemler kullanmıştı. Ordunun şahin kanadının yanındaydı. Buna rağmen 2010 yılında FARC’a bir mektup gönderdi ve müzakerelere başlamak istediğini söyledi. Hem de ‘Kamuoyu önünde konuşmalarımıza bakmayın. Halka ve basına söylediğimiz başka bir şey. Buna rağmen müzakere etmek istiyoruz. Brezilya ya da İsveç’e gidip konuşabiliriz’ diyordu. Birkaç hafta sonra da FARC lideri bir bombardımanda öldürüldü. Buna rağmen FARC müzakereye başlamak istedi. Ama Santos’a güvenmediği için Venezüela veya Küba’ya gitmek istedi.
2011 yılında Venezüela sınırında başlamış görüşmeler yeniden. Santos, aynı zamanda siyasi bir kişilik de olan kardeşini gönderince müzakereye FARC’ın güvenini kazanmış. Bu sırada da çatışmalar sürüyormuş.
Özellikle sağcı politikacıların, ordunun bir kesiminin karşı çıkmasına karşın 300 sayfalık barış anlaşması oluşturulmuş. Bugünlerde imzalanacak ve Kolombiya halkının oyuna sunacak.
Anlaşmaya göre FARC, 20 yıl boyunca seçimlerde daha az milletvekiili çıkarsa bile parlamentoda en az 10 koltuğa sahip olacak. Bir hakikat komisyonu kurulacak. Bu komisyonda sadece ordu ve gerilla değil, silahsız aktörler de hesap verecek. Hükümet, paramiliter gruplarla mücadele edecek.
Konuşmasının bu bölümünde “Ulusal basınç çok önemli” diyor Vallies “Mağdurlar ve sivil toplumun baskısı, uluslararası destek çok önemli. Yorgunlukla sabır arasında bir denge oyunu bu. Umudu yitirmemek lazım. Müzakere son aşamasına gelene kadar engellemeye çalışanlar çıkacaktır. 2015’te insan hakları ve hukuk devleti için mücadele eden 683 insan hakları savunucusu saldırıya uğradı. Bunlardan 68’i hayatını kaybetti. Barış isteyen sivil toplum örgütleri her zaman tehdit edildi. FARC’ın kolu olmakla suçlandı.”
Yuvarlak masa toplantısı bittiğinde belki de akıllarda en çok kalan Vallies’in “Barış için umudu yitirmemek lazım” sözüydü. Yaşanan bütün olumsuzluklara karşın çok kişide aynı kanı uyanmıştı; “Kolombiya başardı, Türkiye neden başarmasın!”
APE MUSA’NIN KATİLLERİ 26 YILDIR BULUNAMADI

Musa Anter ödül törenine çok sayıda siyasetçi, sanatçı, gazeteci ve yazar katıldı.
Aynı günün akşamı Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik Ödülleri’nin töreni vardı Cigerxwun Kültür Merkezi’nde.
Salona girenleri bugüne kadar yaşamını yitirmiş Özgür Basın Şehitleri’nin yana yana konulduğu onlarca fotoğraf karşılıyordu.
Cezaevinde gazetecilerin sayısı 100’ü aşmış, 120’lere doğru gidiyordu.
Ape Musa adına konulan ödüllerin 24. töreniydi bu. Musa Anter cinayetinin üzerinden tam 26 yıl geçmişti. Katilleri hala bulunamamıştı. Cinayetle ilgili zaman aşımı dolmak üzereyken açılmıştı dava. Dün de Ankara’da Musa Anter Cinayeti davasına devam ediliyordu hala.

Amedspor-İstanbulspor maçını İstanbul’dan gelen çok sayıda gazeteci ve televizyoncu izledi.
Ertesi gün Amedspor ile İstanbulspor’un maçı vardı. Hem Musa Anter Ödül Töreni, hem de Heinrich Böll Siftun Derneği’nin Kolombiya ile ilgili yuvarlak masa toplantısı için İstanbul’dan çok sayıda gazeteci ve televizyoncu gelmişti. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın daveti üzerine hep birlikte maça gidiyoruz.
Amedspor’un başına gelenler malûm. Her gittiği deplasmanda “teröristler” diye saldırıya uğruyorlar. Federasyondan akla sığmayan cezalar alıyorlar.
Tribünler tıklım tıklım dolu. Amigolar taraftarı coşturuyor. Maç başlamak üzere. İstanbulspor “Önce Vatan” yazılı bir pankartla çıkıyor sahaya. Birden bire tribünlerde gerilim yükseliyor, protestolar artıyor. Hemen arkasından başlayan İstiklal Marşı da nasibini alıyor ilk başta bu protestolardan. Ancak büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu taraftarı kentin akil insanları, hatta tribün amigoları bu kez susturmak için büyük bir çaba harcıyorlar ve başarıyorlar.

İstanbulspor, Amedspor maçına “Önce Vatan” pankartıyla çıkınca tribünlerde gerilim yükseldi.
Elbette bu protestoları anlamak için en kanlı, en çatışmalı, köylerin en çok boşaltıldığı süreçte bölgenin dağlarına, taşlarına, kentlerinin girişlerine “Ne Mutlu Türküm Diyene”, “Türk, Öğün, Çalış, Güven”, “Komando” sloganlarıyla birlikte “Önce Vatan” yazıldığını; İstiklal Marşı’nın Diyarbakır zindanlarında nasıl bir işkence aracı olarak kullanıldığını bilmek gerekiyor.
Diyarbakır’daki bir hafta sonu katıldığımız etkinlikler, eylemler, yuvarlak masa toplantısı, hatta izlediğimiz bir futbol maçı bile gösteriyor ki; Kürtlere barış; Kolombiya kadar yakın, Türkiye kadar uzak!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021