Celal BAŞLANGIÇ
1980'lerin başında kanlı Diyarbakır zindanlarındaydı Ahmet Türk. 1980'lerin sonunda yine aynı yerdeydi ama bu kez milletvekili seçilmesine ramak kala tahliye edildi. 1990'larda dokunulmazlığı kaldırılan DEP milletvekillerinden biri olarak yine cezaevindeydi. Son olarak da Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçilmişti. Şimdi de görevden alındı.
“Tiocfad ar ca…”
Yani:
“Bizim de günümüz gelecek…”
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM)’nin duvarlarında dört dönüyordu sanki bu söz.
Jetlerin uğultusu mahkeme salonunun camlarını titreştiriyor, helikopterlerin pervane “par par”ları mahkeme kürsüsünün meşe kaplamasına çarpıp parçalanıyordu.
Köşede sivil savcı, kürsüde de biri askeri üç yargıç oturmuştu. Ortada bir Ahmet Türk vardı. Ellerini önünde kavuşturmuş; üzerinde lacivert paltosu, kısa saçları, yakası açık gömleğiyle verilecek kararı bekliyordu.
29 Kasım 1987 seçimlerine 10 gün kalmıştı. Türk’ü öyle kelepçeli getirildiği mahkeme salonunda görünce, insanın aklına “Bugün de tahliye edilmezse bizim de bir Bobby Sands’ımız olacak” diye geliyordu.
Sands IRA üyesiydi. 1976’da tutuklanıp Belfast dışında Longkesh Cezaevi’ne konulmuştu. İngiltere Hükümetine göre Sands ve arkadaşları “adi hükümlü”ydü; kendilerine göre de “savaş suçlusu”ydular. “Adi hükümlü” olmaktan kurtulmak çin Sands ve arkadaşları 1 Mart 1981’de açlık grevine başladılar.
Ülkenin gündeminde seçim vardı. Sands’ın durumu gittikçe kötüleşiyordu. “Bir dayanışma göstergesi” olarak seçimlerde Sands aday gösterildi ve milletvekili seçildi.
İşte Sands’ın “Hücremde Bir Gün” adlı kitabı da bu tümceyle bitiyordu:
“Bizim de günümüz gelecek…”
İşte o gün de Diyarbakır DGM’de PKK’lilere yardım ve yataklık yaptığı gerekçesiyle 10 aydır tutuklu yargılanıyordu Ahmet Türk.
29 Kasım seçimlerinde cezaevinden SHP milletvekili aday adayı olmuştu. Ancak parti genel merkezi Türk’ü aday göstermemişti. Önce bağımsız aday olan Türk, daha sonra yargı kararıyla yapılan ön seçime girip SHP’den liste başı olarak Mardin’den milletvekilliğini kesinleştirdi.
Cezaevindeyken, ön seçim çalışmalarına katılma olanağı yokken aday olan Türk, SHP delegelerinin neredeyse tümüne yakınının oyunu almıştı. Eğer seçimden önce yapılan bu son duruşmada tahliye edilmezse, Türk 10 gün sonra yapılan seçimlerde mutlaka milletvekili seçilecekti.
“PKK’ye yardım ve yataklık” iddiasıyla girdiği Diyarbakır Cezaevi’nden milletvekili olarak büyük bir kalabalıkla, sloganlarla, alkışlarla, davullarla, zurnalarla çıkacaktı.
Diyarbakır DGM’nin salonu salkım saçak insandı. Herkes soluğunu tutmuş mahkemenin vereceği kararı bekliyordu. Savcı tahliye istedi, yargıçlar da bu isteğe uydu; Ahmet Türk’e tahliye…
O anda gözlerde büyük bir sevinç dalgası yayıldı. Herkes çıt çıkarmadan birbirine sarılıyor, usulca öpüşüyordu. Sessiz bir coşku yaşanıyordu mahkeme salonunda. Salkım saçak bekleyenler dillerinin ucuna kadar gelen sevinç çığlıklarını yutmuşlardı sanki.
Türk, elleri zincirlenip jandarmaların arasında yeniden Diyarbakır Cezaevi’ne gönderildi. Tahliye işlemleri tamamlanacaktı. SHP bayraklarıyla, Erdal İnönü’nün, Aydın Güven Gürkan’ın, Ahmet Türk’ün posterleriyle donatılmış araçlar uzun bir konvoy oluşturuyordu. Duruşmaya gidenler Türk’ü beklemek üzere DGM binasından SHP il merkezine doğru akmışlardı.
Birr bayram yaşanıyordu parti binasının önünde. Davullar zurnalar çalıyor, insanlar halaya durmamak için kendilerini güçlükle tutuyorlardı.
Destekleyicilerinin omuzunda SHP binasına girdi Türk. Çevrede uzun namlulu silahlarla uzak koruma yapanlar, fişeklikleri çapraz takmışlardı. 10 kadar da yakın koruma yapan vardı Türk’ün çevresinde.
Parti binasından taşmıştı insanlar. Herkes Türk’ün konuşmasını bekliyordu. SHP’nin balkonuna çıktığında ortalık alkıştan yıkılıyordu. Sol yumruğunu havaya kaldırıp sözlerine çarpıcı bir cümleyle başladı:
“Bizlerin ekmeğe, suya değil, temel hak ve özgürlüklere ihtiyacı var…”
İşte bu söz bölgede günümüze dek sürecek, yeni politik yapılanmanın, çıkacak çatışmaların en belirgin ilk habercisiydi.
1987 yılında bir gazeteci olarak tanık olduğum bu süreç kafama Ahmet Türk’le birlikte Bobby Sands’ın o ünlü sözüyle yan yana kazınmıştı:
“Bizim de günümüz gelecek…”
29 YIL SONRA MARDİN BELEDİYE BAŞKANI OLARAK AHMET TÜRK
Gelelim 1987’den bu yıla, yani tam 29 yıl sonrasına.
Tarih 5 Şubat 2016. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu “Terörle Mücadele Master Planı”nı Mardin’de açıklayacak.
Ahmet Türk 30 Mart 2014 seçimlerinde Büyükşehir statüsüne geçen kentin Belediye Eşbaşkanı seçilmiş.
Bir gazeteci olarak Davutoğlu’nun açıklamasını izlemeye gitmiştik, ancak daha önce yaptığımız akreditasyon başvurusunun Başbakanlık tarafından reddedildiğini öğrendik Mardin’de.
Biz de toplantının yapıldığı salona yakın bir kafeye gidip televizyonlardaki canlı yayınlardan, sosyal medyadan Davutoğlu’nun hiçbir zaman uygulayamacağı bir planın açıklanma sürecini izliyorduk. Aslında Türkiye Cumhuriyeti’nin bitmez tükenmek bilmeyen “Şark Islahat Planlarının” yeni bir versiyonunu dinliyorduk.
Sözü daha önce yaptığı gibi Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne de getirmeyi ihmal etmedi Davutoğlu. Belediye kadrolarına müdahale etmenin ve belediye yönetimlerini düşürerek valilere ve kaymakamlara devretmenin yasal düzenlemeleri yapılacağı sinyalini verirken, “Mardin’de yüzde 96’sı merkezden verilen bütçenin, personele ayrılanı yüzde 62, yatırıma ayrılan yüzde yedi” deyiverdi.
Bu toplantıdan tam bir ay önce, 6 Ocak’ta da aynı şeyleri söylemişti Davutoğlu:
“Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin toplam giderinin yüzde 62,6’sı personele harcanıyor, oysa Türkiye ortalamasında bu yüzde 11,7. Bu personel ne yapıyor? Hangi hizmeti yerine getiriyor ki personel giderleri yüzde 60’ın üzerinde. Bu personel giderlerinin nereye gittiğini tek tek araştıracak ve hesaplarını soracağız.”
Davutoğlu “hesabını soracak”tı ama daha öncesinde de bu gün de kimse Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’e sormayacaktı “Bu veriler doğru mu?” diye.
Sonra da haberini yazarken “karşı görüşü de alıp”, “Başbakan Mardin Büyükşehir Belediyesine bu eleştiride bulundu ama Başkan Türk bu verilerin doğru olmadığını iddia etti” gibisinden bir cümle kurmayacaktı. Çünkü bu evrensel gazetecilik anlayışı özellikle AKP iktidara geldikten sonra bu topraklarda ancak arkeolojik kazı yapılırsa “eser miktarda” ortaya çıkardı.
O zaman yapılması gereken, Ahmet Türk’ü bulup Başbakan Davutoğlu’nun iddiasına “karşı görüş” almaktı.
İki telefonla öğrendim, Maridin Oteli’ndeymiş Türk, HDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş’la birlikte. Hemen oraya geçmek üzere yola çıktım ama pek kolay olmadı. Çünkü tarihi kentin tek ana caddesi tümüyle trafiğe kapatılmıştı. Yolları polisler ve askerler kesmişti.
Ahmet Türk, kentin diğer ucunda Başbakan Davutoğlu’nun Eşbaşkanı olduğu Mardin Büyükşehir Belediyesi hakkındaki iddialara kızgındı. “Hitler dönemindeki Göbels propagandası gibi” diyerek gösteriyor ilk tepkisini.
Rakamlar veriyor, yaptığı yatırımları, kente dönük projelerini, AKP’den borç batağında bir belediye devraldığını anlatıyor:
“Biz geldiğimizde belediye başkanının koltuğu bile hacizliydi. İşçilerin parası ödenmemişti. Ana para kadar faizi birikmişti. İşçilerle anlaştık. Belli bir plan dahilinde hepsini ödedik. Şu ana kadar yaptığımız işlerin tümünün parasını ödedik. Zaten altı aydır bakanlığın müfettişleri belediyeden çıkmadı. Kendi müfettişlerinin raporları bizzat Başbakanı yalanlıyor.”
Temelde Davutoğlu’nun iki iddiası var. Birincisi Belediyenin personel giderleri yüzde 60’ın üzerinde. Yani Başbakan diyor ki “Nereye gidiyor bu paralar, demek ki teröristlere maaş veriyorsunuz”.
İkincisi de “yatırım yapmıyorsun, gelirlerin çok düşük”.
‘NE PAHASINA OLURSA OLSUN DİRENECEĞİZ’
Belgeler, dosyalar geliyor masaya. Hepsi gerçekten Davutoğlu’nun söylediklerini yalanlıyor.
Örneğin üzerinde “İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği’nin Özel Teftiş Raporu yazılı bir belgede aynen şu cümle yer alıyor:
“Teftişe tabi dönemde Büyükşehir Belediyesi’nin personel harcamalarının bir önceki yıl bütçe gelirlerinin 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda belirlenen yeniden değerleme katsayısı ile çarpımı sonucu bulunan miktarın yüzde 30’u aşmadığı…”
Müfettiş raporlarından bir başka cümle:
“Teftişe tabi dönemde yapılan personel harcamalarının yasal sınırlar içersinde kaldığı…”
Nerede Başbakan’ın “yüzde 60’ların üzerinde” iddiaları, nerede kendisine bağlı müfettişlerin “yüzde 30’ların altında” raporları.
Bir başka belge koyuyorlar masaya; “Mardin Büyükşehir Belediyesi 2015 Yılı Gerçekleşme Oranları”.
Bu çizelgede “Personel Giderlerinin Hizmet Alımı Dahil Gerçekleşen Bütçeye Oranı” maddesi var. Burada yazan rakamda öyle Davutoğlu’nun söylediği gibi yüzde 60’ların üzerinde değil. Tamı tamına yüzde 28.
Bazı belediyelerin nüfusları ve personel sayılarıyla karşılaştırmalı bir başka döküman çıkıyor ortaya.
Buna göre Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nin nüfusu 768 bin. Toplam personel sayısı 1872.
Örneğin Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin nüfusu 729 bin. Toplam personel sayısı 1460,
Mardin Büyükşehir Belediyesi’nin nüfusu bu iki kentten de daha fazla, ama toplam personel sayısı daha az. Nüfus 797 bin, toplam personel sayısı 1220.
Peki Cumhurbaşkanı’yla Başbakan’ıyla AKP iktidarının Mardin Büyükşehir Belediyesi hakkında gerçek olmayan bu bilgileri kürsü kürsü dolaşıp söylemelerinin nedeni ne?
İşte bunu anlamak için de, bu toplantıdan yaklaşık dokuz ay sonra Ahmet Türk’ün görevden alınıp yerine kayyum atanmasına bakmak gerekiyor.
Sadece Türk mü? Mardin’in yanı sıra Van, Siirt, Dersim belediyelerine de kayyum atanıyor aynı gün.
Toplam sonuç “milli irade”ye inanan hiç kimsenin kabul edeceği cinsten değil. HDP-DBP çizgisi bölgede 106 belediye başkanlığı kazanmış. Şu ana kadar üçü büyük şehir, beşi il olmak üzere 34 belediye eşbaşkanı görevden alınıp yerlerine kayyum atanmış. 39 eşbaşkan tutuklanmış.
Düğmeye basılmış gibi HDP eşbaşkanları ile birlikte toplam 10 milletvekili, dört ayrı ilin Cumhuriyet Savcılığı’nın aynı anda verdiği kararla gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Oysa hepsinin fezlekeleri ayrı ayrıydı. Ama aynı anda yapılan bir operasyona uğramışlardı.
Yine bir el aynı düğmeye bastı; Van’dan Siirt’e, Dersim’den Mardin’e uzanan bir coğrafyada, belediye başkanları gözaltına alındı, tutuklandı, görevden alınıp yerlerine kayyum atandı.
İşte bu son operasyon dalgasında görevden alınanlardan biri de Ahmet Türk oldu.
1980’lerin başında Diyarbakır’ın kanlı zindanlarındaydı Ahmet Türk. 1980’lerin sonunda yine aynı yerdeydi ama bu kez milletvekili seçilmesine ramak kala tahliye edilmişti. 1990’larda dokunulmazlığı kaldırılan DEP milletvekillerinden biri olarak yine cezaevindeydi. Son olarak da Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçilmişti. Dün görevden alınıp yerine kayyum atandı.
Usta bir Kürt siyasetçi olarak dün AKP iktidarının kararını “Her ne pahasına olursa olsun direneceğiz” sözleriyle karşıladı Ahmet Türk.
Başka bir ifadeyle bu IRA üyesi Bobby Sands’ın kitabındaki son sözüne tekabül ediyor:
“Bizim de günümüz gelecek…”
İnanmazsanız Ahmet Türk’e sorun!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021