Burhanettin DURAN
Yaşadığımız dönüşümü güçlü liderler üzerinden tartışmaktan hoşlanıyoruz. Modernleşme serüvenimizdeki kırılmalara ya da değişime dair kanaatlerimizi liderlere olan sevgimizle ya da nefretimizle anlatmayı seviyoruz.
Bu eğilimimiz tarihin halkalarını birleştirmekte ve anlamlandırmakta oldukça kullanışlı. İktidar konsolidasyonu sağlayabilen aktörler başarının ya da hataların sembolü olarak hafızalara kaydediliyor. Böylece gerektiğinde liderlerin algısı taraftarları ve muhalifleri nezdinde sürekli yeniden üretiliyor.
Bu algıların tarihi gerçekliğe ne kadar uygun olduğundan ziyade kitlelere ilham verebilmesi önemli oluyor. Liderlerden alınan ilhamın siyasi- ideolojik çizgileri belirlemesi sadece sağa özgü değil. Menderes ve Özal muhafazakâr kesimler için, Ecevit sol çevreler nezdinde ülkenin selameti için üretilen ideolojik önerilerin etraflarında somutlaştığı liderler. Ancak modernleşme tarihimizde özellikle üç siyasi şahsiyet yoğun bir polemik konusu olarak öne çıkıyor: II. Abdülhamid, Mustafa Kemal Atatürk ve Recep Tayyip Erdoğan. Ve elbette birbirleriyle yapılan kıyaslama üzerinden övme ya da yerme amacıyla. Böylece yarışan siyasi duruşlar tarihi yeniden yazıyor zihinlerde; zaferler ya da hezimetler, başarılar ya da ihanetler olarak...
Jön Türklerin devamı olan Kemalistler Mustafa Kemal'i yeni bir devletin muzaffer kurucusu olarak selamlarken Abdülhamid'i imparatorluğu dağıtan "müstebit," "kızılsultan" olarak resmettiler. Cumhuriyet dönemi İslamcıları ise Abdülhamid'i, Mustafa Kemal'in aksine, İslami değerlerle barışık, alternatif bir modernleştirici, "ulu hakan" olarak yücelttiler. Osmanlı son dönemi aydınlarını da, İslamcılar dahil devletin âli menfaatlerini anlamamak ve Abdülhamit'i yalnız bırakmakla eleştirdiler. Bugün Erdoğan'ı sevenler de muhalifleri de hem Abdülhamid hem Mustafa Kemal'le kıyaslamalar yaparak içinde geçtiğimiz dönemi anlamlandırmaya çalışıyor. Karşıtları gözünde Erdoğan Mustafa Kemal'in kurduğu rejimi yıkan "otoriter" bir lider. Ve sonu Abdülhamid gibi olacak...
Sevenlerine göre ise Erdoğan içerden ve dışarıdan gelen saldırılara karşı ikinci kurtuluşsavaşını veren bir kahraman. Ve Abdülhamid'e yapıldığı gibi yalnız bırakılmamalı... FETÖ dahil iç ve dış düşmanların kampanyası karşısında uyanık olunmalı...
Abdülhamid, Mustafa Kemal ve Erdoğan... Tümüyle farklı kişilikler... Yaşam tarzları, Batı ya da İslam anlayışları ve özel hayatları karşılaştırılabilir belki. Ancak önemli olan üçünün de tarihi bir dönüm noktasında ülkenin başında olmaları. Bence öne çıkan ortak noktaları da her birisinin modernleşme serüvenimizin kritik dönemlerinde iktidar konsolidasyonu sağlamış liderler olması. Ülkenin kaderini şekillendiren temel tercihleri belirlemiş olmaları. Ve karşılaştırılması gereken şey ise iktidar konsolidasyonunu nasıl gerçekleştirdikleri.
Büyük güçler kapışmasında Osmanlı devletini ayakta tutmaya çalışan Abdülhamid Meşrutiyeti askıya alarak otoriter bir modernleşme yolunu seçti. Dağılan imparatorluktan yeni bir cumhuriyet çıkaran Mustafa Kemal ise zaferden sonra Kurtuluş Savaşı koalisyonunu dağıttı. Muhaliflerini tasfiye ederek yarı otoriter- yarı totaliter özelliklere sahip bir modernleşme projesi yürüttü. Neticede Kemalist miras Türkiye'de demokrasiyi yerleştirmeyi zorlaştıran birçok vesayetçi unsuru barındırdı. AK Parti iktidarı bile hâlâ demokrasinin konsolidasyonu ile uğraşıyor. FETÖ ve PKK yapılanmaları ile boğuşmak durumunda.
İktidarını demokratik seçimlerle konsolide eden Erdoğan ise Birinci Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin çöktüğü ve sınırların yeniden çizildiği bir bölgenin yakıcı sorunları ile uğraşıyor. Yeni bir otoriter modernleşme uygulama şansı da yok. Hem ülkenin bekasını devam ettirecek riskli iç ve dış politika kararlarını almak durumunda. Hem de gücünü aldığı milli iradeyi yansıtan demokratik kurumları yeniden inşa etmek amacında.
Neyse ki 15 Temmuz sivil direnişinin gösterdiği üzere Abdülhamid gibi yalnız bırakılmayacak, güçlü bir desteğe sahip.
Yazarlar
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.02.2022
19.05.2021
15.05.2021
30.04.2021
24.04.2021
17.04.2021
6.01.2020
3.01.2020
13.10.2020