Mehmet Y. Yılmaz
İşsizlik oranı azalırken, işsiz sayısının artması şeklinde ortaya çıkan TÜİK mucizesi bize aslında çok net bir bilgi veriyor:
Erdoğan yönetimi, seçimlere kadar çözemeyeceğini anladığı temel bir problemi gözlerden saklamanın çaresini arıyor.
Tuhaf bir cümle kurduğumun elbette farkındayım.
İşsiz kalmış bir insandan, işsiz kaldığı nasıl saklanabilir?
Son bir yılda işini kaybeden 2,5 milyon kişi ve artık iş bulmaktan ümitlerini kestikleri için "işsiz dahi sayılmayan" yani kısaca insan yerine de konmayan 3 milyon kişinin, kendi durumlarının farkında olmamaları mümkün mü?
23 milyona yakın işsiz, kendilerinin aslında işsiz olmadığını, uzun süreli bir tatile çıktıklarını düşünüyor olabilir mi?
Böyle bir şey elbette söz konusu değil.
Ateş doğal olarak düştüğü yeri yakıyor ve işsizlik nedeniyle perişan olan milyonlar, devlet ve belediye yardımlarına muhtaç hale geliyor.
Nitekim bugün Türkiye’de her dört kişiden biri yardımlarla yaşıyor.
TC Anayasası'nda, "sosyal devlet" olarak tanımlanıyor ancak sosyal devlet çoktan "hayır sever devlete" dönüşmüş durumda.
Toplumumuzun yarısından fazlası, ekonomik durumunun bir önceki yıldan daha kötü olduğunu düşünüyor.
Erdoğan yönetimi için kritik soru da burada: Bu insanlar, seçim günü geldiğinde "Allah razı olsun bize yardım ediyorlar, oyumu yine Erdoğan’a vereyim" derler mi, demezler mi?
CHP’ye geçen belediyelerin de yardımları kesmediğini görenler, tercihlerini değiştirebilir mi?
"Bugün seçim olsa" araştırmalarında kararsızların "en büyük parti" olmalarının nedeni biraz da bu kitleler aslına bakarsanız.
Seçim günü gelip, artık bir karar vermeleri gerektiğinde neye göre hareket edecekler?
Rejim bu soruya kendince bir yanıt bulmuş durumda.
Ayasofya meselesi, İstanbul Sözleşmesi tantanası, bir film seyredenin eşcinsel olabileceği paranoyası bunun için körükleniyor.
Her şeylerini kaybetmiş ya da kaybetmek üzere olan insanları oyalayabilecek, "kendilerine ait bir şeylere sahip çıkma" heyecanlarını besleyecek işler bunlar.
İşsiz kalmış, cebinde parası yok ama bir tek oyuyla, milli ve manevi değerlerimizin ayaklar altına alınmasını önleyebilir!
Bir oy verir, "Türkiye’yi yok etmek için pusuda bekleyen yabancı güçler" şaşkına döner!
Kuşkusuz ki yeni seçmen olacak ve ilk kez oy kullanacak kitlenin içinde de bu heyecanla oy verecek olanlar çıkacaktır.
Onun için 2023 seçimlerine kadar bu tür konular daha sık gündeme gelecek.
Erdoğan yönetimi, hızla duvara doğru yaklaşmakta olan ekonomiyi düzeltemeyeceğinin bilincinde olarak, bir kez daha kültürel fay hatlarına oynayacak.
Muhalefet, asıl sorunun sınıfsal olduğunu, sorunları milli ve dini kültürel değerler üzerinden tarif etmenin bir tür "maymuna bak oyunu" olduğunu anlatabilecek mi?
Peki muhalefet, sorunların esasen sınıfsal olduğu gerçeğinin farkında mı?
Sistemdeki tıkanmayı doğru teşhis edip, bu insanlara çözümün nerede olduğunu anlatabilecek bir program ortaya koyabilecek mi?
Yoksa muhalefet de maymuna bak oyununun bir parçası olmaktan kendisini alamayacak mı?
Ne dersiniz?
* * *
Rüşvete aracı olan "danışman" kim acaba?
Boston merkezli ilaç şirketi Alexion, Türkiye’de rüşvet verdiği gerekçesiyle ABD’de 21 milyon dolar ceza ödemeyi kabul etti.
ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu’nun (SEC) tespitlerine göre, şirket bu iş için bir danışman tuttu.
Bu danışman, Sağlık Bakanlığı yetkililerinin "tavsiyesiyle" tutulmuş ve şirketten 1 milyon 300 bin dolar almış.
Danışmanın, Sağlık Bakanlığı’nın ilaçlara onay veren komisyonunun üyelerine 100’er bin dolar ödediği de SEC’in tespitleri arasında.
Ödemeler, Alexion’un Türkiye’de kurduğu şirketin defterlerine de kaydedilmiş ve şirket bu rüşvet sayesinde 6,6 milyon ABD Doları kâr elde etmiş.
ABD’deki rüşvet cezası ile ilgili haberler temmuz ayının başından itibaren Türkiye’de yayımlandı.
O günden beri bekliyorum "bakalım ne olacak" diye, hiçbir şey olmadı.
Ne Sağlık Bakanlığı’ndaki çarkları yağlayan danışmanın adını öğrenebildik ne de 100’er bin dolar rüşveti kimlerin cebe indirdiğini.
Her öküzün altında bir buzağı arayan savcıların kılı kıpırdamadı.
Neden olduğunu tahmin etmek zor değil.
Bu işi kurcalarlarsa hiç ummadıkları isimlerle karşılaşabileceklerini, başlarını sert kayalara toslayabileceklerini gayet iyi biliyorlar çünkü.
Onun için de bu haberleri hiç görmemiş gibi davranıyorlar.
AKP, seçimi kaybedip iktidardan düştüğünde, öğreneceğiz bunların kimler olduğunu elbette.
* * *
Bilal Bey, Damat Bey’i yendi!
Damat Bakan’ın, Trabzonspor’u şampiyon yapmak için elinden geleni ardına koymadığını artık herkes biliyor.
Özellikle maddi destek sağlanması konusunda, elindeki bütün olanakları seferber ettiği, bazı iş insanlarını yardım etmeye bizzat ikna ettiği de biliniyor.
Biraderinin yönetimindeki havuz gazetesinin spor sayfasını da bu iş için çok kullandı.
Başakşehir ve Trabzonspor maçlarına tayin edilen hakemleri baskı altına almaya yönelik yayınlar yapıldı, yorumlar yazdırıldı.
Dün bu gazetede Trabzonspor’un nasıl hakem kurbanı olduğu haberleri, Başakşehir’in şampiyonluğundan daha geniş yer kaplıyordu.
Ben iki takımı da tutmadığım için kimin şampiyon olduğunu o kadar önemsemedim. İnsan olarak Okan Buruk’u severim, şampiyon olmasına memnun oldum, kutlarım.
Ancak maçı izlerken boyunlarına Başakşehir kaşkollerini takmış Bilal Erdoğan ve oğlunun görüntüleri dikkatimi çekti.
Damat Trabzon için seferber olmuşken, Bilal Bey kardeşimiz olanca gücüyle Başakşehir’in arkasına geçmiş görünüyordu.
Bunun aile içi bir çatlağa yol açıp açmadığını ya da böyle bir çatlaktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını bilmiyorum elbette.
Zaten beni de ilgilendirmez.
Kim bilir, belki de aralarında bir işbölümü yaptılar.
Sadece şunu hatırlatmak isterim ki otoriter rejimlere yönelik en büyük tehdit, iktidara ortak olan elitler arasındaki bölünmedir.
Uyarmadı demeyin, benden söylemesi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.05.2025
4.04.2025
2.04.2025
6.03.2025
4.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
5.02.2025
20.11.2024