Perihan MAĞDEN

Perihan MAĞDEN
Perihan MAĞDEN
Nokta Tüm Yazıları
‘Hadi gel mailleşelim senle; bi daha mailleşelim biz senle’
8.12.2011
4369

 Süper bi haber(leşme) diil mi? Yasemin Çongar, Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız ve Başbakan mail’leşiyorlar da mail’leşiyorlar!

Ne için?

OdaTV iddianamesini kaleme aldırmak için! Yasemin Çongar başkanlığında Taraf yazacak bu iddianameyi, sonra da Savcı Cihan Kansız’a teslim edecek: Çünkü Erdoğan, böyle olsun “istiyor”!

Bu züpper “çamur atma” kumpanyasını kotaran Aydınlık gastesini harbiden kutlamak isterim: Demek OdaTV iddianamesi bu kadar canlarını sıkıyor, bu derece kanlarına dokunuyor, bu denli karalama/ rezil-i rüsva etme derdindeler o iddianameyi; ve bu kadar da aptallar!! Teprikler hakkaten. (Şimdi de: “Bizi ne, bize ne; daha yayınlamamıştık ki!” diye özrü kabahatinden –yapıyorlar.)

Ahmet Altan çarşamba günkü yazısının girişinde, harikulade bir laf ediyor: “Allahtan bu ülkede kötülüğe eşdeğer bir zekâ yok.”

Ergenekon Terör Örgütü’nün yaptıkları/ ettiklerine bakınca enayilikleri/ okuma-yazma özürleri/ dağınıklıkları/ mantarkafalılıkları karşısında sarsılıyor insan gerçekten.

Aynı şey Ergenekon İdeolojisi için de geçerli: Terör Örgütü’nün belli başlı “kafaları “ içerde Silivri’deler. Ama: İdeoloji, başıboş dışarda, nereye yanaşıp budaklanacağını bilmez halde fulll gazz dolanıyor.

Tarık Akan misali “solcu” Türk “aydınları” “başları” hapiste ziyaret edip ne denli “muhalif” ve “cesur” olduklarını kanıtlıyorlar bir yandan.

Can Dündar misali ağlak kalemler, “saygınlıklarını” konuşturarak “Biricik Tontişim Mustafam” hitaplı mektuplar döşenerek; “masum” “gazeteci” arkadaşlarının bunca “yersiz/ nedensiz” içerde tutulmasına içerlediklerini vızıklayan mektuplar kaleme alıyorlar. (Terörle Mücadele Kanunu çıkarken çıtları çıkmamıştı –heyhat!)

Burunlarına kadar örgüt bağlantısına gömülmüş başlar, içerdeler. Ama Ergenekon İdeolojisi’nin “sitkom” görünümlü Nazi subayları ve onların kafaları sarıya boyalı karıları (bknz: E. Özkök und A. Arman) dışarda, “amiral gemisinde”, “basında güven”de filan iyice manyamış ideolojik propagandalarını sürdürebilmek için, başı gözü dağıtmış bir vaziyette, gördükleri her duvara/ kayaya/ taşa/ ipe tırmanıyorlar! (Ha, maymun onlar.) Ve maymuncuk.

Ben zaman zaman dışardaki Ergenekon İdeolojisi “kurmayları” pislik saçma makinelerini, tam hızla çalıştırmak için debelenirken, Silivri’deki gariban uşak figürleri için üzülmüyor dahi değilim: “YAHU ağababalar/ hanımağalar dışarda; dezenformasyon makinesinin (işş) başındalar, bu süfli getir-götürcüler koğuşlarda ömür tüketiyorlar!” yollu.

İçerdekilere acıdığımdan değil; dışardakilere hiç acımadığımdan!

Aptallar mı? Evet! Hem alabildiğine kafasız, hem de tahayyül dahi edemeyeceğimiz oranda cahil, kültürsüz, derinliksiz ve reziller.

OdaTV’nin beyni/ ruhu/ görünürdeki herrr şeyi Soner Yalçın’ı ele alalım. Sağlık Meslek Lisesi mezunu bir tip. Yani sünnetçilik, hastanelerde hademelik filan yapsın diye almış eğitimini.

Ben bir an, bir gün bile onun “Efendi” filan (ne karın ağrısıysa isimleri) misali tuğla kalınlığındaki Türk Nazisi kitapları yazdığına inanmadım. Sürekli barlarda/ ortalarda dolaşan, boynunda Teşkilatı Mahsusa kolyesi olan, sıfır karizmatik bir gariban.

Ama bu adamın ve bunun halen de bir pislik ve çamur atma makinesi olarak faaliyet gösteren OdaTV’sinin yaptığı/ ettiği halen de yapmaya/ etmeye devam ettiği pisliklerin/ karalamaların/ çamur atmaların haddi hesabı var mı? Kesinlikle yok!

Geçenlerde benle ilgili bir yazılarına tossladım. Hülya Avşar bana hakaret etsin diye/ ekranlardan bana saydırsın da/ ilgi çekeyim diye –yazmışım zart zurt yazımı.

Şimdi bilen, benim H. Avşar’la (ekranlardan!) muhatap olmamın, bir hafta ilâ bir ay kadar uykularımı kaçıracağını; çok iyi bilir.

Ama harikulâde bir sözdür: “Başkalarını nasıl bilirsin? KENDİM GİBİ.”

Yıllarca Küçük Türkler’deki bu sonu gelmez kötülük örgütlenmesiyle ilgili uzun düşüncelere gark oldum. Ve çoğu zaman, bu cevaba vardım: KENDİLERİ GİBİ!

Bunlar: o denli herrr şeye aday adayı, aç gözlü, arrivist, tırmanıcı ve aç’lar ki– başkalarını da yalnızca kendileri gibi bilmek, öyle okumak (yani: okuyamamak) gibi bir durumları/ ağır sorunları var.

Feci kültürsüz oldukları için; diyelim Nikolay Stavrogin’i “okumamış”, yani derinlikli karakterlerle karşılaşmamış, insan üstüne/ insanlık üstüne zırnık kafa yormamış oldukları için DE cümle alemi kendileri gibi biliyorlar. Banalitenin kötülüğü Kötülüğün Banalitesi.

N. Mert’in “ölümsüz” eseri Ahmet Hakan’ın Soner Yalçın’la birkaç telefon görüşmesinin kaydı çıktığında okumuştum. Bu ikisi böyle ergen oğlan tarzı cilveleşe-leşe NTV’ye transfer geyiği yapıyorlar.

Almet Hakan (CNN yetmemiş anlaşılan büyyük ekran personasına) gidip NTV’cilerle görüşeceğinden bahsedince ergen ergen kankası Soner Yalçın’a; o da atılıp “Ben de geliiim” vari aday adaylığını açıklıyor.

Ahmet Hakan “Harbiden mi? Ekrana var mısın? Çıkacak mısın?” diye ergen stenosuyla şaşkınlığını (ve sözümona memnuniyetini) belirtince, Karanlık Oda/ Gariban Soner’in de EVET! NTV ekranlarına aday adayı olduğu (acıklı) hakikatiyle yüz yüze kalıyoruz.

Anlayışlı Kanka/ Flörtöz A. Hakan “Get lan! Napsınlar seni NTV ekranlarında” filan yapıp uyandırmıyor arkadaşını hayatın acıklı gerçeklerine! Latan tutan o ekranları “şereflendirmenin” muhabbetini kuşluyorlar.

Şimdi halk arasında “self-denial” denen, haddini bilmeme/ gerçekleri görmeme/ hakikatle hayal edileni ayırt edememe Ergenekon İdeolojisinde bir “norm” olarak ortaya çıkıyor. Karşımıza. Ve bizlere karşı.

“Kendini öküz zanneden kurbağa”yı okumasını tavsiye edeceğim Nobel Barış Ödülü aday adayı N. Mert için de, S. Yalçın zamanında OdaTV’ye mahlasla yazı gazzzladığına bahse girebileceğim Ahmet H. için de, hâlâ yok maymunum (yok deve!) yok püsürüm diye havaifişek gösterileri yapmak için başı gözü dağıtan E. Özkök için de, Mahallenin Hakiki Sarışını A. Arman için de, MİT’çi ailelerde gelen müthiş “muhalif” (onlar da mı öyleydi; unuttum) Can Dündar, Ayşegül Apla için de bu böyle.

Bunların hakikatle bağları lime lime,

Ve âlemi nasıl sanıyorlar?

Cevap: KENDİLERİ GİBİ

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar