Sezin ÖNEY
İhtimal şu ki, annem bir İslam sanatı tarihçisi olmasa, ben de Ekmeleddin İhsanoğlu’nun “muhafazakâr” bir aday olduğu savlarına karşı bir argüman geliştirmeyecektim.
Ancak, annem Gönül Öney için “İslam tarihi” çalışmanın, çocukluktan bu yana tanıklıklarımla, ne demek olduğunu biliyordum: “Sağcı” ve “muhafazakâr” diye damgalanmak.
Anneannem Alman ve teyzem Sevgi, solun 1960-70’lerdeki sembol isimlerinden olduğu için, annem bu etiketlenmelerden uzak kalabildi. Ancak, eğer “erkek” ve hele de, Osmanlı geleneğinin içinden gelen bir ailedenseniz, o zaman, “etiketlenmemek” imkânsızdı.
Bu gibi “çerçevelemelerin”, 1980’lerde, hadi bilemediniz 1990’larda kaldığını düşünüyordum. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına ilk gelen tepkiler, durumun hiç de böyle olmadığını gösterdi.
İhsanoğlu’nu, İslam Konferansı TeşkilatıBilim, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nin başında olduğu dönemden, anımsıyorum. Kuruluşun kısaltması olan IRCICA ile, “İRTİCA” diye alay edenler olduğunu da...
O zamanlardan bu yana, çok az şey değişmiş ne yazık ki... “Muhafazakâr kesimden” olmayan birçok kişi, hâlâ “İslam” sözünü gördü mü, hemen ‘irtica vehimlerine’ kapılmaya çok açık.
Oysa, İhsanoğlu, “siyasal İslamcı” falan değil; geleneksel yönü ağır basan ve özellikle de, Osmanlı mirasının içine doğmuş bir aileden geliyor. Milli Görüş gibi bir siyasi çizgi içinde hiç olmamış. Bir partide çalışmamış, partizanlık yapmamış. Kariyeri, siyasal İslam’a veya İslam aktivizmine dayanan insanlarla karşılaştırılması veya bir tutulması tuhaf.
İhsanoğlu’nun, kendini ve çizgisini anlatmasına izin bile verilmeden, “İslamcı”, hatta “IŞİD’ci” diye damgalanması, “eleştirilmek” yerine “karalanmaya” başlanması da, Türkiye’nin neden bu hâlde olduğu konusunda ipuçları veriyor.
“Türkiye’nin bu hâli”, şu; ağustos itibariyle, başkanlık sistemine geçmiş olacağız. AKP, çatı aday açıklanmadan, diğer partilerin tümünün toplamından fazla oy alıyordu. Yani, eğer ki, siyasi bir “mucize” olmazsa, karşı aday kim çıkarsa çıksın, sonuç değişmeyecek. Parlamenter sistemi geride bırakarak, yeni bir siyasi sistem deneyimine geçeceğiz.
Ve bunun sonuçlarının ne olacağını, sistemi değiştirmek istediği artık açık olan Erdoğan ve çevresi bile bilmiyor; öngöremezler de.
Kürtlerin, HDP üzerinden seçimi belirleyecek güç olacakları iddiaları da, tamamen gerçeklikten uzak bir öngörü. Yerel seçimlerin dahi altında bir oy çizgisi bekliyor gibi gözüküyor HDP’yi.
Nasıl “muhafazakârları” tek bir kitle olarak görmek doğru değilse, HDP de, tüm “Kürtlerin oyuna” sahip değil güncel tabloda.
Bu arada, laiklik tartışmaları yeniden ortaya çıkarken, İslam’ı siyaseten, çok yoz, tahakkümcü şekilde kullanan bir iktidarın da önü alınamıyor. Yani, asıl mesele edilmesi gereken edilmiyor da, “geri kalan yüzde 50” birbiriyle didişmekten, diğer yüzde 50’yi kutuplaşma yoluyla kenetliyor. Vebali ise, yüzde 100’ün boynuna fena bineceğe benziyor.
Benim yazabildiklerimden daha güzel satırlara yer vereceğim, diyeceğimi demek için;
“Zor kararlar, değiştirici kararlardır. Oysa kimin cumhurbaşkanı seçilebileceğine karar vermek az çok kolaydır, evet. Ve nice belirsiz durumun bu kararla çözümlenmeyeceği bellidir. Nedir belli olmayan? Hayat pahalılığının önümüzdeki yıllarda ne ölçüde artıp halkın daha ne gibi darboğazlardan geçeceği belli değildir. Eğitimde, sağlık hizmetlerinde, kısacası yaşama koşullarında fırsat eşitsizliğinin daha kaç yıl sürüp gideceği belli değildir. Önümüzdeki yıllarda kaçımızın özgürlüğünü yitireceği belli değildir. Ve şu sırada özgürlüksüz olan kaçımızın daha kaç yıl özgürlüksüz kalacağı belli değildir. Milletin olan mecliste, yığınlardan yana çıkanların ne zaman çoğunlukta olacağı belli değildir.
Yani halkın kısmeti açılmamıştır henüz. Ve bu mutlaka çıkması gereken ve hiç vazgeçilemeyecek kısmet, bir gün gökten düşüverecek altın bir top değildir.”
Sevgi teyzem, bunları 13 Nisan 1973’te yazmış. Hâlâ beklenen “altın top” yerine, bu sefer cumhurbaşkanlığı ile beraber gökten düşen biraz ağır gerçek, bakalım seneye bu zamanlar hangi canları, nasıl yakmış olacak.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024 - Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
20.05.2024
Yazarlar
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
Hasan FIRINCIOĞLU
ARKADAŞINIZ, akpli, nurcu bahri şenkal GİBİ KAFİR DEĞİLİZ EN AZINDAN, BU BİLE YETER, ŞÜKÜR.
recep guleru
Evet bunlar Kemalizmin değişik renkleri.. :-)))
recep guler
Evet cok haklısınız bunlarin hepsi kemalist,kemalizmin renklerinden birileri.. :-)))
Müfit Günal
Bir yetmez ama evetçi olarak, referandumda evet vererek, kendileri muhalefette ideolojileri iktidarda olan Kemalizmin despot yapısına gem vurabildikse, ne mutlu bize.
mehmet arif sarısözen
hem reddiyeden şikayet, hem reddiyenin şahikası. "yetmez ama evet", yerinde ve kıvrak bir taktik slogandı. ama her daim işe yarar mı, şartları karşılar mı, düşünmek gerek. hala bir noktada kalıp, gelişimi kavramak, o noktanın hamlesiyle adım atmak; süreci yakalamak mümkün mü? o zaman hadi hep beraber bağıralım; bütün iktidar sovyetlere?