Sezin ÖNEY
İnsanlar olarak, sürekli bir şeye başlıyor ve bir şeyi bitiriyoruz; zamanı kendi hükmümüz altına almak için de, çaba gösterip duruyoruz. Takvimleri de, zamanın çetelesini tutabilmek için, zamanın akışını düzenleyebilmek için yarattık. Bugün, takvime göre, bir yılı bitiriyoruz. Ne değişecek bir günde? Neyi geride bırakıp, neye başlayacağız?
Her sonun başlangıcı, her başlangıcın sonu aslında geçmişte; geçmiş bize gelecekte neler olabileceği ile ilgili ipuçları verdi. Biz o ipuçlarının bazılarını topladık, bazılarını toplayamadık; ve bugünü de gizli geleceği de tam seçemiyoruz.
2016’da ne olabilir?
Sevgili babamın, özellikle yaşlılığında sıklıkla yinelediği bir İngilizce söz vardı; “more of the same”, “aynısından daha fazla”.
Türkiye için gözüken biraz bu.
Kürt Meselesi’nde sorunların devam edeceğini öngörmek için de müneccim olmaya gerek yok. Benim çocukluğum, PKK haberleriyle geçti. Bugünlerin yeni nesilleri, çocuklar ve gençlerden oluşan YDG-H’yi (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) duyarak büyüyor. Şimdilerdeyse, YPS (Yekîneyên Parastina Sivîl) birimlerinin kurulduğu haberleri birbirinin ardına sıralanıyor. “Öz savunma birimleri” olarak adlandırılan ve YDG-H’nin yerini almaya başlayacak bu yapı, belli ki, tam özerklik hâlinde, bölgenin “güvenlik güçleri” olması için hazırlanıyor.
Türkiye’nin geri kalanının gençleri, isimlerini artık benim yakalayamadığım ortaokul, üniversite giriş sınavları, “YDS” gibi isimli sınavlarla boğuşurken; Kürt gençlerinin önüne YPS’ye katılıp katılmama sorusu geleceğe benziyor.
Biz yaşlanıyoruz, Kürt Meselesi yaşlanmıyor; 2016’yı da, Türkiye, Kürtlerine nasıl bir gelecek sağlayacak veya sağlayamayacak –hangi son ve hangi başlangıca gidiyoruz, bunu konuşarak geçireceğiz.
Daha “PeKeKe mi, PeKaKa mı dedi” sorusunun, tüm algıları belirlediği ortamda, biz neyi nasıl çözeceğiz gerçekten hiç bilemiyorum. Dahası, kırmızıçizgilerle kendini paket etmiş bir devlet anlayışı, çözmekten çok halının altına süpürmeyi, çözer‘miş’ gibi yapmayı tercih eden bir yönetim yaklaşımı neyi, nasıl çözecek? Bu eski sorularla, yeni yıla giriyoruz…
2016 yılında, Türkiye’nin “lider” sorununu daha çok konuşur olacağız. Yaklaşık son 15 yıl, bir lider olarak “Recep Tayyip Erdoğan” fenomeni ve AKP, Türkiye’de tam bir “popülist sistemi” oturttu. Bir sistem değişikliği yaşandıysa, tam teşekküllü bir popülist sisteme dönüşülmesi yoluyla oldu. Yani, söylemde, “Bizler ve Onlar” anlayışı üzerinde temellendirilen, “halkı” temsil ettiği iddiasındakilerin, “seçkinlere” ve “seçkin tahakkümüne” karşı savaş açtığı bir politik sistem. Tabii, işin bir de, ekonomik boyutu var; ülke genelindeki ekonomik varsıllığın, devletin kaynaklarının tahsisinin –yani bir anlamda ekonomik olarak kartların– el değiştirmesi sözkonusu. “Bizler” yani “halk” olduğu iddiasındaki popülist yönetim, devletin kaynaklarını da, “Bizler”den olanlara açıyor, ekonomik gelişimi en başta “Bizler” yaşıyor.
“Onlar” tarafındaysanız ise, geçmiş olsun. Mal kaybından can kaybına, özgürlüğün kaybına kadar bir dizi “şanssızlık” size reva görülüyor. Görülmeye de devam edecek…
Bu popülist sistem, harekete geçirdiği kültürel kodlamalarla da beraber, bir ideal “karizmatik lider” tanımı da ortaya koyuyor: çenesi kuvvetli, siyasi zekâsı yüksek, duygusal, dinamik, enerjik, gençlik ve erkeklik enerjisi taşıyan bir Sünni erkek. Evet, ne yazık ki, bu sistemde, farklı dinden olan birinin veya bir kadının liderliğinin tutmayacağını düşünüyorum. Bu çok üzücü bir durum ama son 10 yılda böyle bir anlayış köklendi; siyasi kültürümüz değişti.
İlla dinî ögelerin veya Müslümanlığın siyaseten kullanılmasının başarı getireceğini düşünmüyorum; her siyasi çizgi kendi geçmişinden, kendi grubunun iç siyasi kültürüne özgü bir liderlik modeline ilişkin zaten bir algıya sahiptir. Sol çizgi mesela, asla İslamcılığa inci boncuk dağıtan, muhafazakâr veya muhafazakârlaştırılmış bir söylemi olan lideri kabul etmeyecektir. Ancak kısa vadede, kendisinin söylem olarak İslami yaklaşımı ön plana çıkarması (bana kalırsa) illa gerekmese de, fazlasıyla sağa, fazlasıyla muhafazakâr aksa çekilmiş, çektirilmiş toplum genelinde, “Sünni erkek” kalıbının geçerli olacağını düşünüyorum. “Normalleştiğimizde”, kimliklerin bir önemi olmayacak; eğer bir gün o noktaya gelebilirsek…
2016’da da, her siyasi çizgi kendi içinde bu “karizmatik lideri” arayacak; bulabilenlerin önü açılacak. Bana kalırsa, daha çok bu bahsettiğim prototipte liderlerin bulunamaması veya olanların “eskilerce” bastırılmasının krizini yaşayacağız.
AKP de, bu arayıştan azat mı? Değil elbette, takvimlerin yaprakları dökülüyor, zaman ayrımsız herkese aynı işliyor… Liderler de yaşlanıyorlar. Ve oluşturulan sistem, “genç, enerji ve dinamizm” dolu olanı seviyor.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024