Hakan AKSAY
“TKP (Türkiye Komünist Partisi) bölünmüş! Düşünebiliyor musun?”
Arkadaşım cep telefonundan okuduğu haberi gösteriyor ve bağırarak tekrar ediyor:
“Duydun mu, bölünmüş TKP! Parçalanmış! Eyvah!..”
Ben şaşkınlığımı gizlemeye ve onun ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyorum. Neden bu habere böyle tepki veriyor acaba?
Kendisine sessiz bir merakla baktığımı fark ediyor. Birkaç saniye duraksadıktan sonra yeniden bağırıyor:
“Haberi okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Koca TKP nasıl parçalanır! Ne olacak şimdi Türkiye halklarının geleceği! Kim kurtaracak şimdi bizi!”
Nihayet jetonum düşüyor. Kendisi de vaktiyle “solcu” olan arkadaşım (“ama ben bağımsız solcuydum, sizin gibi örgütlü değildim” demeyi seviyor), okuduğu haberle dalga geçiyor.
Ona ne tepki vermem gerektiğini düşünürken biraz gülümsüyorum. Yaşına başına bakmadan “bağır çağır bir tiyatro” sergilerken biraz gülünç oluyor doğrusu.
O aldırmıyor:
“Bolşevikler hangisi oluyor bu durumda acaba? Lenin nerede? Ya Martov ve Menşevikler?..”
Gülüşümü kesmeden bıkkınlık vurgusuyla soluklaştırıyorum, bir tür “sıktın artık” mesajı vermeye çalışarak.
“Sence nasıl bir bölünmedir bu? TKP’nin kaç milyon üyesi birinci parçada, kaç milyonu ikinci parçada kalmıştır? Söylesene, Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nde kaç milyon üye vardı? Ya Çin Komünist Partisi’nde? TKP’nin onlardan ne eksiği var?”
* * *
Aslında geçen gün bu “TKP’ler kapışması” haberini ilk okuduğumda (sonra da habere Ankara’daki bıçaklı-sopalı kavgaları eklendi), benim aklıma da bu sayısal konu gelmişti.
Hatta o düşünce beni yıllar öncesine götürmüştü.
Lisede gençlik örgütündeydim. Yaptığım bazı işlere “partiden teşekkür” gelmeye başlamıştı. TKP üyeliğim yaklaşıyor gibiydi.
O sıralarda her şey siyasi sır sayıldığı için, üstüne bir de “konspirasyon” denilen katı gizlilik kuralları olduğu için bir şey soramazdık, ama çok merak ederdik: “Acaba TKP’nin kaç üyesi vardı?” (Sanırım 1981’deki TKP tutuklamaları sırasında Tercüman Gazetesi’nde “5 bin üye” iddiası geçiyordu.)
Biz o zamanlar “TKP üyesi” deyince, bunu “Türkiye’nin en bilinçli insanları” olarak anlıyorduk. Yani elbette akıllı, yetenekli ve bilgili insanlar az değildi ülkede. Ama “bilinçli” deyince akan sular duruyordu. O kavram bize aitti.
Nihayet bir gün bana TKP üyeliği önerildiğinde ve ben de heyecanla kabul ettiğimde derin bir nefes alıp “işte ben de artık Türkiye’nin en bilinçli insanlarından biriyim” diye diye bir saptama yaptığımı hatırlıyorum.
Kim bilir, kader beni nereye sürükleyecekti. “Devrimi yaptığımızda” hangi cephede, hangi önemli görevde olacaktım...
* * *
Devrimi yapamadık.
Ben de hiç öyle sandığım kadar önemli biri olmadığımı anladım.
Bu iki cümleyi, yıllarca epeyce acı çektikten sonra telaffuz edebildim.
Partiyi ve ideolojiyi, siyasi bağlılıkları, “örgütlü gazeteciliği” falan reddettikten sonra sık sık kendimle dalga geçtim.
“Mücadeleye devam eden” eski yoldaşlara karşı özenli olmaya çalıştım. Ne de olsa onlar büyük özveri gösteriyorlar, hayatlarını tehlikeye atıyorlardı. Bunun için onlardan bana yönelik sataşmaları da genellikle sessizce geçiştirdim.
Ne var ki 1970’li, 1980’li, 1990’lı, 2000’li, 2010’lu yıllar falan derken, komünist-sosyalist hareketlerde hep benzeri alışkanlıkların, halkın pek anlamadığı söylemin, yöneticilerin üyelere eziyet etmesinin önünü açan “disiplinin” ve sonu gelmez iç tartışmalarla kavgaların sürdüğünü gördükçe kızdığım da oldu, eleştirdiğim de, alay ettiğim de.
Kendini ne idüğü belirsiz bir “solculuk”, “devrimcilik”, “komünistlik” tepesine yerleştirerek herkesi küçümsemenin, ancak gerçek hayatta ciddi bir karşılığı olmamanın ve ülke siyasetini etkileyememenin elbette cesaretle analiz edilmesi gerekiyordu ve hâlâ da gerekiyor.
Türkiye solu bugün de cılız ve bünyesindeki hastalıkları gidermek yerine, büyük bir keyifle virüslerin tadını çıkarmakla meşgul.Kendi aralarında bölünmeleri, bitmeyen kavga gürültüleri de bunun bir parçası.
Bana kalırsa Türkiye solunun son dönemdeki en önemli kırılmalarından biri olan “Yetmez Ama Evetçiler” ile “Ulusalcılar”kapışması ve bunun gerisindeki güçlü kin, siyaset dışı araçlarla da yorumlanmalı. Bu iki grubun bazı temsilcileri birbirlerine karşı öyle sözlerle ve yöntemlerle saldırıyorlar ki, sanırım, karşı çıktıklarını söyledikleri iktidardan çok daha fazla nefreti ve şiddeti her an birbirlerine karşı kusmaya hazırlar.
* * *
Herhalde solun etkili konum kazanabilmesinin yöntemlerinden biri de gerçeklerle yüzleşmekten korkmaması.
En başka kendi zaflarını görmesi.
İdeolojik, siyasi, örgütsel, tarihsel, her şeyi gözden geçirmeye hazır olması. Hiçbir konuya “dinsel dogma” gibi bakmaması. Değişime samimi olarak hazır olması.
Benim uzun süre Sovyetler’de yaşadığımı bilen bazı arkadaşlar, yanıma yaklaşıp uculca Stalin konusunu açıyorlar bazen.
“Evet, diyorlar, bazı hataları olmuştur mutlaka. Hayat bu! Savaş dönemi de çok zordu tabii. Ama öyle milyonlarca insanın ölümünden ve sürgününden onun sorumlu olduğu da bir uydurmadır, en azından burjuva abartmasıdır. Öyle değil mi, usta?..”
Sorularını tamamlamaları ile benim cevaba başlamam arasında geçen kısa sürede öylesine umutla ve heyecanla bakıyorlar ki bana... İstedikleri cevabı almayı o kadar şiddetle arzuluyorlar ki... Sözler boğazımda düğümleniyor.
Ama ben orada yaşadım gerçekten. Bu konu benim için “siyaset tartışması” veya “kitaptan bir bölüm” değil. Dedelerinin acılarını yaşayan, izini süren nice insan tanıdım. Siyasi rehabilitasyon, itibar iadesi komisyonlarının çalışmalarını izledim. Milyonların hayatı masadaydı.
İstedikleri cevabı veremem maalesef.
Stalinizmle baş edemeyen sol, işe yaramaz. Diktatörlük hangi söylemle olursa olursa olsun mutlaka reddedilmelidir. (Sevgili arkadaşım Yılmaz Murat Bilican’ın Kızıl Kmerler’in on binlerce insanı “komünist bir tarım toplumu” yaratmak için vahşice öldürüp topluca gömmesiyle ilgili son yazısını okuyun lütfen.)
Bir de ülkemizin malum sorunu olan “sürekli şişik egolar”, solda da durmadan rüzgârsız yelkenler açıp duruyor.
Herkes hep haklı. Galiba hepsi Türkiye’nin devlet başkanı, başbakanı, bakanı falan olmaya oynuyor kendi hayalinde. Aşağı kurtarmaz! Hani onlar da bugünün “en bilinçlileri” ya!..
Onlarca yıl boyunca yenilmiş, ama hep haklı!..
Böyle bir şey olabilir mi hiç?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025
13.02.2025
16.01.2025
9.01.2025