Perihan MAĞDEN

Perihan MAĞDEN
Perihan MAĞDEN
Nokta Tüm Yazıları
Ordu hükümet el ele; Lan Taraf sana ne?
12.01.2012
5110

 Ben eminim “Oyumu size vermiştim, yazıklar olsun!” tadında yazılar yazan/ röportajlar veren entellere bakıp/ bakmayıp–

“Fesuphanallah!” çekiyordur Başbakan. “Sizin kıçıkırık oyunuza mı kaldık lan?!” tadında düşüncelere “dahi” gark olmuyordur.

O denli önemsiz ki/ önemsizdi ki entellerin, liboşların, demokrasi yanlılarının desteği.

“Sayıca” o kadar sıfır nokta sıfır fısır bi şeyler ki onlar–

Şimdi: resmî törenlerde topuk selamını şaklatan, gözlerine bakarak konuşan, Uludere Katliamı’nın bir basit rakam: zayiat olduğunu/ e, o kadar zayiatın Kadı savaşında da verilebileceğini/ hata yapmanın asker de olsalar Allah’ın kullarında kimi zaman kaçınılmaz olduğunu–

Bütün bunları mutlu mesut konuşuyorlardır Genelkurmay’la. E, daha ne istesinler? Sonuç olarak: geçim dünyası! Ve de iktidar tutan parmağını yalar. Önemli olan BU değil mi?

En nihayet seçilmişlerin hükümetiyle, atanmışların, pardon, bize yücelerin ihsan ettiği Göklerin Ordusu el ele, kol kola–

Uludere’yle ilgili söyleyecek lafları yok.

Hayır! Dört saatlik kayıtları izlemelerine gerek de yok.

“Askerleri” çok güzel izah etmişler– dir Başbakan’a.

Ama öyle bir buzdağında yarılma ki Uludere–

İlker Başbuğ’un bile “esasında” ne kadar düzgün bir şahsiyet olduğunu hatırlama, ucundan da olsa hatırlatma fırsatını da sundu Başbakan’ımıza.

Evet, biz Başbakan’ın anti-militarist olma ihtimalini sevmemiştik.

O kadar da uçmuyoruz; gerçeklerden kopmuyoruz.

Biz Başbakan’ın askerî vesayet rejimini sonlandırma ihtimalini sevmiştik.

Elde yok avuçta yok! Ak Parti vasıtasıyla –ne denli düşük de olsa– Ordumuzun kadiri mutlak statüsünden NORMAL demokrasilerde ordulara verilen NORMAL görev alanına çekilme olasılığına gönül vermiştik.

Belki, belki bu iktidar “Ordu göreve!” deme cesaretini (aldığı yüzde elli oya filan bakarak) kendinde bulabilirdi.

“Ey Askeriye! Saydamlaş bi önce. Onca pay alıyosun bütçeden. Söyle bakalım BUNCA PARA nereye?” diyebilirdi.

“Psikolojik harekât adına site kurmaktan, terör örgütü yapılandırmaya, kapatma davası açtırtmaktan, arkamdan bin bir türlü iş çevirmeye yapmadığın madrabazlık yok.

Ayıp denen bir- iki- üç şey var Askeriye!

Bu halk beni seçiyor böylesi oy oranlarıyla. Senin görev tanımını yapmamı ve buna sadık kalmanı temin etmemi bekliyor.

12 Eylül Anayasası’nı çöpe atıp hakikî demokrasiye yaraşır bir anayasayı –en nihayet– halklarımıza sunmamı talep ediyor!” diyebilirdi.

Vardı bütün bunların bir- iki- üç ihtimali.

Ama Uludere’yle gördük ki–

Hayır! Ordu’ya biat bu milletin tabiatında var. Ordu’ya “Gözünüzün üstünde kaşınız duruyor Sayın Ordu. Sizi Uludere’de ‘yanıltan’ istihbarat nerden geldiydi” diye sormak–

Bunu beklemek, talep etmek, ümit etmek–

Kendi zengin sınıfını yaratmanın utkusundan başı dönmüş bir başbakandan, yandaşlarına boruyla/ barajla/ köprüyle/ santralle/ konut sektörüyle para akıtmaktan gözü ışımış bir başbakandan–

Çok fazla! Çok fazla!

Düşünün: Başbakan’ın damadının başında “bulunduğu” gruba bir nevî zorla aldırtılan, ateşten top gibi sahibinin kucağına atılıp damadın kardeşinin sıfır birikimiyle başına getirtildiği koskoca bir medya grubu–

Önce gariban genel yönetmenlerle sıfıra indiriliyor. Televizyon kanalı bir “ziyan borusu” haline getirilip her ay milyonlarca dolar zarar yazacak durumlara düşürülüyor.

Sonra da Başbakan’ın damadının (sıfır birikim– tecrübe sahibi) erkek kardeşinin muhtemel “millî” görüşçülüğüyle de–

Grubun bulvar gastesinin (Takvim’in) “İlker Başbuğ Ergenekon mağdurudur!” lezzetinde manşetlerle, Genelgeçer Medya’nın sulandırmaya/ önemsizleştirmeye/ çarpıtmaya doyamadığı HAYATİ BİR DAVANIN–

Askeriyemizin siyasetimizden EL ÇEKMESİ YA DA ÇEKMEMESİ davası olan Ergenekon Davası’nın orta yerine bir zevzeklik düzeneği, tam da Başbakan’ın damadının erkek kardeşine emanet edilmiş bir grubun bulvar gastesinin manşetinden patlatılıyor!

Giderayak.

Giderayak; zira (muhtemelen) bunca zarar- ziyan/ prestij kaybı/ profesyonel yönetim eksikliği– yoksunluğundan “İllallah!” demiş bulunan Sahip–

Tam da Sabah- ATV’yi satışa çıkarmışken.

“Yandaşların” giderek “hicap verici kıvam/ yüz kızartıcı suç” kapsamından 
değerlendirilebilecek gazeteciliği (“gazetecisizliği” mi demeliyim?) arşı âleme varmışken–

“Başbakan Başbakan! Hastayız sana!” tezahüratları yapmaktan– (Ve YALNIZCA bunu yapmaktan)

Fanatik/ kafayı yemiş/ şikeci taraftar kimliğinden işi harbiden rezilliğe ve “Reklamları izlediniz!” kuşağına bindirmişlerken– O kısım yandaşş medya utanmazlığın/ yalakalığın kitabını yeniden yazmışken–

Yetmemiş gibi:

Genelgeçer Medyalama’nın Ergenekon Davası’nı bulandırma temel işlevine “Bekleyin beni! Esas bomba bendeee!” diye bağırarak Takvim gastesi–

Hani: Başbakan’ın damadının erkek kardeşinin (olanca kifayetsizliğine aldırış edilmeksizin) BAŞINA kondurulduğu grubun bulvar gazetesi–

“Komutanımız İlker Başbuğumuz canımızdır: Ergenekon –handiyse– suikast kurbanımızdır!” şeklinde manşetlemekte HİÇBİR BEİS GÖRMÜYOR!

Başbakan da HİÇ BİR BEİS GÖRMÜYOR Uludere’de ne olup bittiğinin kökenine inmemeyi “tercih” etmekte.

Yeni anayasanın gecikmesi hususunda.

Hakikî Demokrasi’ye geçebilmemiz için atmamız gereken tüm adımların durdurulmuş olmasında–

Büyük bir konsensüs söz konusu. Ordumuzla milletimiz yine (şükürler olsun) el ele. Kucak kucağa. Omuz omuza. Karanlıkta.

Askeriyemiz: kapatma davalarıyla/ psikolojik harekât siteleriyle/ andıçlarıyla/ soğuk ve sıcak savaş taktikleriyle/ Ergenekon yapılanmasıyla kurtulmaya/ def etmeye/ cehennemin dibine yollamaya çalıştığı Ak Parti “iktidarını” kucağına oturtmuş vaziyette.

Vatana/ millete/ medyaya hayırlı olsun!

Ak Partililerin torbaları altınlarla dolsun. Mühim olan buydu. Bu!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar