Sezin ÖNEY
Türkiye’nin “aşırı sağı”, yeni medyası diye yazmıştım.
Bence, 6-7 Eylül olaylarında yerlerinden, yurtlarından edilen Rumların mallarının yağmalanmasındakine benzer bir şevkle, medyada “tahliye edilen” köşeleri, ekranları işgal eden “yeni medyaya”, “yandaş” demek durumu açıklamıyor.
Yeni medyanın, kendine biçtiği görev, sadece hükümeti desteklemek değil; yeni bir sistem yaratılmasında, iktidarla beraber “kurucular” olarak yer almak.
Öte yandan, devlet dışı kalmayı başarabilen, “devlete hükmetme arzusu” ile yazıp çizmeyen de epey nadir, şöyle bir Türkiye basın tarihine bakınca.
Geçmiş ile fark ise şu; yeni medyanın oluşumu, bana kalırsa, Avrupa’da son 10 yılın politika arenasına damga vuran, “aşırı sağ hareketlerin” yükselişinin izdüşümü.
Aşırı sağ dendiğinde, Türkiye’de hep Neo-Naziler, ırkçılığını, ayrımcılığını alenen dışa vuran “marjinal gruplar” geliyor.
Ancak, Türkiye’deki klişenin aksine, yeni aşırı sağ, her zaman “Nazi sempatizanı” falan değil.
Günümüzde demokrasi, bireyi en “ileri” örneklerinde bile tatmin edemiyor. Kendi hayatını şekillendiren kararlarda söz sahibi olamama, “seçkinlerin” sultası altında ezilme, refah toplumlarında, “ileri demokrasilerde” dahi, yaygın hisler.
Yeni aşırı sağ, bu tip “toplumsal huzursuzlukların” yarattığı demokrasi açığında güçleniyor.
Demokrasinin yaşadığı krizden doğan, popülist hareketler, akımlardan bahsediyoruz. Aslında, belki de, onlara “neo-popülist” demek en doğrusu.
Bu grupların hepsi, şiddeti teşvik eden gruplar değiller. Çoğuna göre, şiddet ancak, yönetilemeyen kriz anlarında benimsenen bir savunma refleksi: Hiç “gerçek demokratlar” şiddeti savunur mu?
Klasik sağ-sol ayrımı, bu hareketleri anlatmakta yetersiz kalıyor. Bir gün “sağ”, bir gün “sol”, bir gün de, “komünizm”e yaklaşan söylemler benimseyebiliyorlar.
Temel (ve tek sabit) siyasi duruşları, tüm politik yaklaşımlarını, “halk” ve “düşmanları” ikilemi üzerine formüle etmeleri.
Saf ve temiz “bizim halkın” karşısında, bu halka karşı hasmane hisler besleyen, bir yanda “dış düşmanlar”, öte yanda da “iç düşmanlar” var. Ve genellikle bu ikisi, “şer ittifakı” kurup, işbirliği yapıyor.
“Bizler ve onlar”, “iyiler ve kötüler”, “dostlar ve düşmanlar” ikilemleri, kendisinden olmayanı, “kötü, yoz, ahlaksız” olarak damgalıyor.
İç düşmanlar da, iki ayrı gruptan oluşuyor. Üstte, “seçkin, kozmopolit (yani dış komplo odaklarıyla bağlantıları olan), eğitimli” kesimler, “halkı anlamayan aydınlar”, “çıkar lobileri” var.
Altta da, ülkedeki toplumsal fay hatlarına göre, dışlanan, “çoğunluğa” bir şekilde ters düşen kim varsa, o grup hedef hâline geliyor. Nasıl göçmenler, Müslümanlar, Romanlar Avrupa’da, popülizmin ayrık otlarıysa, Türkiye’de de, bugünlerde, Aleviler ve “sol” olarak adlandırılan içerikte ortaya karışık bir kitleye yönelik negatif algı gelişiyor.
Yarın, antipati toplayan kesim, dönüp dolaşıp yine ve gene Kürtler, hatta Suriyeli mülteciler de olabilir.
Çünkü neo-popülizm, duruma ve ortama göre değişiveren, ‘bukalemun’ gibi bir söyleme sahip.
Bukalemunluk demişken; bence, Kürt Sorunu konusunda, yeni medyanın günü gününü tutmayan, bir gün PKK, bir gün BDP, bir gün “Kürt insanını” sahiplenen, tutarsız söylemlerinin ardında, “ortama göre renk değiştirme” özelliği yatıyor.
Bu rengin, “tonsuzluğu”, yani ilkesizliği nedeniyle, yarın kime, neye karşı, nasıl değişeceği belli değil.
Belli ilkeleri, temel değerleri yok. Değer boşluğunu, gene “halk” imgesi dolduruyor; “öz değer” olarak sahiplenilebilecek ne motif varsa mesela Türkiye örneğinde, din, kültür, aile gibi klasik muhafazakârlığın sahiplendiği alanlar da, neo-popülizmin tekeline geçiyor.
Türkiye’de, aşırı sağ/ neo-popülizm sadece “medyatik” bir akım mı?
Açıkçası, AKP’nin lider kadrosu da, giderek popülist aşırı sağın tipik bir örneği gibi düşünüyor, hareket ediyor. Kim, kimin “yandaşı” ve “yoldaşı” birbirine girmiş vaziyette.
Böyle “dostlarla”, “düşmana” ihtiyaç yok zaten.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024