Sezin ÖNEY
Türkiye’de çok sık kullanılan bir kavram; “normalleşmek”..
Normalleşiyoruz...
Normalleşmeliyiz...
Ne demek bu “normalleşmek”?
Asker-sivil ilişkileri konusunda, ne zaman ufacık da olsa sivillerin lehine bir adım atılsa, “normalleşiyoruz” dendi; Türkiye böylece yıllarını geçirdi.
Şimdi de, Kürt Sorunu ile ilgili “normalleşmek” nitelemesi çok sık kullanılıyor. Mesela, “Kürdistan” sözcüğünün telaffuzu,“normalleştiğimizin” kanıtlarından biri olarak gösteriliyor.
Sadece Kürt Sorunu konusunda değil; AKP’de hemen her bakan ve üst düzey yöneticinin, “Türkiye normalleşiyor” diye de bir açıklaması var.
Türkiye’de “normalleşme” olumlu anlamda kullanılsa da, herkesin bu kavramdan anladığı farklı gibi gözüküyor.
Tamamen farklı bir açıdan, filozof Michel Foucault’nun kullandığı anlamda ‘normalleşme’ Türkiye açısından enteresan bir anlam taşıyor. “Hapishanenin Doğuşu” kitabında Foucault, “normalizasyonu”, bir eylemin “idealleştirilmesi” ve aslında, yani “normalde” tuhaf karşılanabileceği, kabul edilmeyebileceği hâlde, “normalleştirilmesi”, son derece “doğal” karşılanması şeklinde tarif ediyor.
Foucault, normalleştirmenin, mümkün olan en az güç sarfiyatıyla en yüksek ölçekte toplumsal, sosyal kontrol sağlamaya yarayan taktiklerden biri olduğunu öne sürüyor.
Foucault’nun yaklaşımının, Türkiye’nin son 10 yılında uygulanabileceği çok alan var “normalin” ne olması gerektiği konusunda da ciddi bir kafa karışıklığı olduğu kesin...
Siyaset açısından, Avrupa Birliği hedefinin fiilen rafa kaldırılması, kerhen yürütülen bir süreç hâline dönüşmesinin de, kafa karışıklığında payı var.
AB’nin tüm kusurlarının, “işlemezliklerinin” ayırtında olmak bir yana, siyaseten bakıldığında, “dünya sathında ortaya konmuş en iddialı insan hakları projesi” sayılabilecek bir yapıdan bahsediyoruz.
AB, kurumsal bir yapı olarak, üye devletlerin seyirci kalmayı ve kimi zaman da körüklemeyi tercih ettiği, ayrımcılık, ırkçılık, dışlanma gibi konuların üstesinden gelmenin aralarında bulunduğu hedefler için, her yıl “adalet, özgürlük ve vatandaşlık” başlığı altında 140 milyon euro kadar bir para harcıyor. Yaklaşık 125 milyar auroluk bir bütçede, bu başlığa ayrılan tutar aslında son derece az. Buna karşılık, aslında AB bütçesinin hemen tüm kalemleri, bir şekilde insan hayatına dokunacak, sıradan vatandaşın yaşamına artı değer getirecek kalemlere harcanıyor.
Altyapının geliştirilmesi de, eğitime yönelik harcamalar da, AB’nin bütçesindeki öncelikli kalemler arasında. Hatta AB bütçesinin yarısına yakınının harcandığı kırsal gelişim-balıkçılık temelli harcamalar da, aslında gene insan yaşamı kalitesini artıracak, sorunlu alana müdahale niteliğini taşıyor.
Gelelim, Türkiye’nin 2012 temmuzundan beri, bir parçası olmak için büyük ilgi gösterdiği Şangay İşbirliği Teşkilatı’na (ŞİT)... Popüler adıyla ŞİT’e olan Türkiye ilgisi ortaya çıktığından beri bu konuyla ilgili yazıyorum...
Geçen temmuzda, yani ŞİT’e olan ilgi birinci senesini doldurduğunda, şöyle yazmıştım...
“Pusulanın şaştığı ilk kritik eşik, ‘Gezi’ değil.
Dönüm noktalarından biri, nisanda Türkiye’nin Şangay Beşlisi’ne ‘diyalog ortağı’ olduğu anlaşmayı imzalanması ve imza töreninde, bu ortaklığın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından ‘kader birleşmesi’ olarak tanımlanmasıydı.
Şangay Beşlisi’ni oluşturan altı ülke, Rusya, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Çin, Kırgızistan ve diğer diyalog ortakları, Belarus ve Sri Lanka, insan hakları sicili bakımından dünyanın en sorunlu ülkeleri arasında...”
ŞİT’in 4 milyar euroluk bütçesinin hemen tamamı ise, “terörizm, radikal gruplar, ayrılıkçılarla mücadeleye” ayrılıyor. Bir de, ortak askerî tatbikatlara...
Bir ilişkiye girdiğinizde, o ilişki sizi değiştirir.
AB üyeliği süreci, Türkiye’yi nasıl değiştirdiyse, ŞİT’e diyalog ortağı olmak da değiştirecek.
Türkiye “normalleşme” sürecinde, gerçekten sivilleşiyor ve demokratikleşiyor mu?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024