Sezin ÖNEY
Bir asır sonra, tarihçiler bugünleri nasıl yorumlayacak acaba?
Bana kalırsa, en çok 1848’de yaşananlarla karşılaştıracaklar bugün olan biteni...
Tarihçi Eric Hobsbawm ölümünden önce verdiği son röportajlarından birinde, “‘Arap Baharı’ adıyla anılan olaylar zinciri, bana 1848’i hatırlatıyor; o zaman da, bir ülkede alevleniveren devrim, çok kısa bir süre zarfında, bütün kıtaya yayılıvermişti” demişti.
Hobsbawm daha iyi bilir elbette; ama, 19. yüzyılın tam ortasında, Avrupa’da ve ötesinde yaşananlara “devrim” demek yerinde mi, hâlâ tartışma konusu.
Tıpkı, bugün Tunus’tan Libya’ya, Mısır’dan Bahreyn’e, Rusya’dan Ukrayna’ya, Tayland’dan Brezilya’ya, Bulgaristan’dan ve tabii ki, Türkiye’ye yaşananların nasıl adlandırılacağı bilinemediği gibi...
Ne oldu o zaman ve ne oluyor bugün?
“Halkların Baharı” olarak anılan, 1848 Şubat’ında Fransa’da başlayan ayaklanmalar zinciri, Avrupa’dan Güney Amerika’ya, yaklaşık 50 kadar ülkeyi etkiledi.
Bu ayaklanmalara yol açan başlıca sebepler, egemen siyasetçilere karşı duyulan tepki, orta ve alt sınıfların yönetimde söz sahibi olma talepleri, çalışan sınıfın ezilmesiydi.
Bugün de, aynı eksende alevlenen tepkiler yok mu?
O dönemde, imparatorluklara karşı ulus-devlet modelinin, daha “küçük”, insana daha yakın bir model olduğu inancı, milliyetçi hareketlerin de güç kazanmasına neden oluyordu.
Bugün de, merkezî karar alma mekanizmalarına karşı tepki, yönetimde “küçülme”, yerelleşme talepleriyle dışa vurulmuyor mu?
19. yüzyılda endüstrileşme ve medyanın (gazeteler, dergiler, her tür basılı yayın) yaygınlaşmasının yarattığı değişim, çalışan sınıfların yaşamını yeniden tanımlıyor, hem hayat tarzı, hem de algı, zihin dönüşümünü beraberinde getiriyordu.
Basılı yayınlar, politik bilinci artırıyordu; liberalizm, sosyalizm, milliyetçilik gibi akımların etkilerinin, dönemin koşullarına göre bir nevi şimşek hızıyla yayılması, toplumda etki-tepki mekanizmalarını beklenmedik biçimlerde şekillendiriyordu.
O dönem, basılı yayınların oynadığı rolü, fikir ve haberleri hızla yayma, zihinlerde ortak bir “kamusal alan” oluşturma görevini sosyal medya üstlenmiyor mu?
2007-2011 arasındaki küresel ekonomik kriz gibi, 1845-46’dan itibaren Kuzey Avrupa başta olmak üzere, coğrafya genelinde çeşitli yerlerde yaşanan kıtlık ve yoksunluklar da, halkları “seçkinlere karşı” bilemişti.
Dönemin kriz mağduru Yunanistan’ı, Gorta Mór diye anılan Büyük Kıtlığı (ilkinden bir yüz yıl sonra yeniden) yaşayan İrlanda idi diyebilir miyiz?
Marx’a Komünist Manifestosu’nu yazdıran, Paris’te barikatları ve Paris Komünü’nü kurduran longue durée/ uzun vadeli tarihsel dinamik, farklı kentler ve mekânlarda da, oralara özgü sosyal, ekonomik, toplumsal sorunlarla etkileşime girerek, yerel çaplı “1848’ler” yarattı.
Köylüler, orta sınıflar, hatta orta üst burjuvazinin tepkiselliği ortaklaşınca da, Avrupa’da “her yer Paris, her yer başkaldırı” oldu.
Osmanlı ve Rusya, o dönem 1848 rüzgârını es geçti ve egemen oldukları coğrafya modernleşme sancılarını gelecek yüzyıllara yayarak yaşadı, yaşıyor.
Bence, 1848 ruhu, “kentli” olanın, bireyin, “modernin” ayaklanmasını temsil ediyordu.
Bugünkü Ukrayna’nın da, Batı kesimleri 1848’den etkilenmişti.
“Tarihin tortusu”, bugün yüzeye çıkıyor ve 1848’de yarım kalanları, Ukrayna’ya çok şiddetli biçimde yaşatıyor belki de.
1848’in “devrim” olmamasının sebebi, Avrupa’da seçkinlerin yeni ortaklıklar kurarak, dağınık bir birlik oluşturan farklı kesimlerden göstericilere karşı yekpare bir güç oluşturmasıydı. Egemenlerin hem şiddetle göz korkutup, hem de ayaklananların taleplerinden bir kısmını (fazla da renk vermeden) politikalarını şekillendirmekte kullanması, 1848’i bastırdı.
Yenilgideki zaferse şuydu; bugün Avrupa, eğer dünyanın geri kalanına oranla bir refah ve özgürlükler beşiğiyse, bunda 1848’de ortaya çıkan dinamiğin etkisi büyüktür.
Bir yüzyıl kadar sonra da, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu bugünün “1848 noktalarında” hayat çok daha güzel olacak.
Hatta belki, teknolojinin tarihi hızlandırmasıyla, bir elli yıla...
O zamana kadar tek dayanaksa, tarihin doğru yerinde durabilme onuru.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluTonlarca hurdanın akıbeti belirsiz, ihaleler tartışmalı, işlem yok: Karayolları kimleri zengin ediyo 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKABD’nin “özeleştiri” yapacağı günlerden korkalım 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024