Sezin ÖNEY
Türkiye’de politikaya ilişkin konuşmalarda sıklıkla kullanılan “Perception Management”, yani “Algı Yönetimi” kavramı, aslında bir savaş aracı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, ABD Ordusu, düşmanların algılarını yönlendirmek için çeşitli yöntemler, stratejiler kullanmayı metodik hâle getirmeye çalışıyor. 1970’lerin ortalarında Vietnam Savaşı’nın ABD’de yarattığı sosyolojik tahribatın algısını yönetmek, ülkeyi gerekli görüldüğünde yeniden “savaştırabilmek” için “algı operasyonları” yapılması gerektiği düşüncesi, ABD’nin savunma ve güvenlik bürokrasisinde yaygınlaşıyordu. 1980’lere gelindiğinde, “algı yönetimi” kavramı, tıpkı bir silah gibi, ordu ve güvenlikle ilintili alanlarda kullanılacak bir araç olarak karşımıza çıkmaya başlamıştı.
Komplo teorilerine girmeye gerek yok; ABD Ordusu’nun savaşta düşmana karşı algıları yönlendirme çabası, bu konuda özellikle çalışması, şaşırtıcı değil. Savaş tarihi kadar eski bir şey “düşman algılarını yöneterek”, zafer kazanmaya çalışmak.
Günümüzde halkla ilişkiler ve pazarlama alanında da, “algı yönetimi” kavramı sık sık kullanılıyor. Netice de, ticaret de bir tür savaş gibi yaşanıyor çoğu zaman.
Tuhaf olan, Türkiye’de siyasette “algı yönetiminin” büyük önem kazanması; o kadar ki, algı yönetimi çalışmaları ve çabalarını politikadan çeksek, siyasete ilişkin geriye ne kalacak bazen merak ediyorum.
Siyasetin savaş gibi yaşandığı, “düşmanlara” karşı mücadele verilen politik ortamlarımız var. Politikacılar, başka ülkelerdekinin tersine, sadece kendi partilerinin ortamına kapalı yaşıyorlar. Öyle ki, geçmişte dostlukları olanlar bile, ayrı partilerden siyasete atılınca birbirileriyle görüşmez, konuşmaz oluyorlar; kutuplaşmaya teslimiyetin sonucu bu.
Hiçbir siyasi ve ideolojik zemini olmayan, “ilkeler bahane, iktidar şahane” modeli koalisyonlarda çözülecek bir sorundan bahsetmiyoruz. “Büyük koalisyonlar” için örnek gösterilen, Almanya’da farklı partilerin temsilcileri, siyaseten ağırlıkları ciddi olan komisyonlarda beraber çalışıyor ve çalışma saatleri dışında da beraber zaman geçiriyorlar.
Türkiye’deyse siyaset, belden aşağı- yukarı ne tarafa olursa olsun vurma ve “düşmanının” canını yakma, ona zarar verme sanatı şeklinde biçimleniyor.
İşin acıklı yanı, sadece geçen dönemin iktidarına yönelik bir sorundan bahsetmiyoruz; siyasi sistemin diğer güçlü oyuncusu medyanın büyük kısmı da, boğazına kadar algı yönetimi yoluyla, “siyaset mühendisliğine” batmış durumda. Köşe yazılarının ciddi bir kısmı, verilere dayalı politik analiz için değil, şu veya bu partiye destek, siyasete şekil vermek için yazılıyor. Ekranlardaki tartışma programları da, çağrılan konuklardan, yaratılmaya çalışılan polemiklere, program sunucularının yorumlarına hep mizansen dolu.
Sonuçta, gerek siyaset gerekse medya da, partizanlığa dayalı bir “Bizler ve Onlar” ayrımı üzerinden farklı düşünenlerin “düşman” addedildiği savaş psikolojisi sözkonusu. Medyadaki birçok kişi de, aslında bilfiil ya bir partinin temsilcisi veya belli bir siyasi hedef, kalıp gibi kesip taranacak ısmarlama bir saç modelini uygulamaya çalışan kuaförlermiş gibi davranıyor.
Ve medya ve siyasetin kimi zaman çatışır, kimi zaman aynı takımda oynar gibi gözükseler de, aynı “kültürden” beslendiklerinden, daimi “koalisyonları” sözkonusu. İstisnalar dışında, ne gazeteciler bilgi sunma ve tarafsız analize dayanarak gerçekten ve sadece işlerini yapıyor, ne siyasetçiler, toplumsal sorunları çözmek için politika üretiyor. Her iki taraf da, “algıları yönetmek” dışında başka bir amaca sahip değil. Daha kötüsü, “işleri bu”, mesleklerinin gereği de bundan ibaret sanıyorlar. “Kafaları, algıları ayarlama enstitüsünün” memurları gibiler.
Medya ve siyasetin insanları güdülecek koyunlar olarak gören kısır zihniyetleri, ittire kaktıra, hayatla, sokakla, insanlarla, toplumdaki gerçeklerle hiçbir alakası olmayan kendi sanal, sentetik gerçeklerini yaratıyor. “Çek elini algımdan” dese de toplum, bir süre sonra, aynı sistem biraz farklılaşarak kendini yeniden üretmiş.
Günü gelecek, Türkiye’nin yozlaşmış medya ve siyaset koalisyonu topluca ve bir daha kurulamamacasına çökecek; o zaman gazeteciliğin ve siyasetin dışlanan, ayıplanan istisnaları olacak “algı yöneticileri”. Ve “Bizler ve Onlar” savaşları da tarihe gömülecek.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024