Sezin ÖNEY
Bundan birkaç hafta sonra, Meksika’da Día de los Muertos’un zamanı gelmiş olacak. 2 ve 3 kasımda, iki gün boyunca Meksikalılar, ölülerini anacaklar.
Şölen sofraları kurulacak ve ölen kişilerin en sevdiği yemeklerle süslenecek. Akşam saatlerinde, gün batarken de, ölülerin ruhları ‘öteki dünyadan’ süzüle süzüle ‘yaşayanların’ arasına karışacak.
Gerçi, bu anma günü sadece Meksika’ya özgü değil; Latin Amerika’nın farklı yerlerinde, hatta İspanya’da da böyle anma günleri gerçekleşiyor. Orta ve Doğu Avrupa’da ve aslında tüm Katolik dünyasında da, Tüm Azizler Günü kasımda, ölenlerin anıldığı bir zaman.
Gene kasımda, ayın 11’inde, sabah saat 11’i 11 geçe, Avrupa genelinde, Birinci Dünya Savaşı’nda ölenler anılıyor. Savaşın kurbanlarını simgeleyen de, gelincikler. Zira gelincik tohumları, uzun yıllar toprakta sessiz sedasız kalıp sonra birden canlanıveriyor, çiçek açıyorlar.
“Sözün bittiği yerdeyiz.”
Bu cümlenin anlamsızlığı, tekrar edildikçe artıyor. Anlamı da aslında, sözün bir değerinin olmadığı, o nedenle de, anlamını yitirdiği bir ortamdayız.
Bir gün, söz anlam kazanabildiği zaman, çözüme doğru da gidebileceğiz.
1984’ten beri 50 bin kişinin hayatına mal olan Kürt Sorunu’nun ‘çözümü’ için, artık ne yapılmaması gerektiğini, herkes biliyor. Ama, aslında bu sorunun şiddet dışı yöntemlerle çözülmesi, Türkiye’nin temelden değişmesini gerektireceği için, eskinin tekrarı dışında bir şey yapılamıyor.
Anadolu Kültür’ün 15-16 ekimde İstanbul’da düzenlediği “Hakikat Komisyonları: Dünya Deneyimleri ve Türkiye” toplantısında tartışılan geçmişle yüzleşme örnekleri, şu an için ‘ulaşılması mümkün olmayan’, ütopik deneyimler gibi geliyor bir yanda cenazeler kalkar, kutuplaşma algısı her geçen gün derinleşirken.
Tersine, aslında tam da şimdi bunları tartışmanın zamanı.
Üstelik de, karşılaştırmalı düşünerek, dünyadaki örneklerde neyin eksik kaldığını, neyin işlediğini, neyin işlemediğini düşünerek, Türkiye’ye özgü bir geçmişle yüzleşme, yüzleşerek de yeni bir toplumsal düzen oluşturmanın, dokumanın zamanı.
Fakat böyle bir niyet, ne siyasette ne de onu dönüştürmesi gereken toplumda var gibi gözüküyor.
Toplantıda, Güney Afrika, Sırbistan ve Peru’dan katılımcılar, kendi ülkelerindeki hakikat komisyonlarının hayata geçirilmiş veya geçirilmeye çalışılan örneklerini aktarırken ve ardından yapılan tartışmalarda, başkalarının deneyimleri sanki Türkiye’ye için pek fazla bir şey ifade etmiyormuşçasına, karşılaştırmalı düşünmüyormuşuz gibi geldi bana.
Bunun bir sebebi, Türkiye’de çözüme gitme heyecanının, ümidinin giderek düşmesi. Diğer bir sebebi de, Türkiye’nin gündemine, Türkiye’de yaşananlara hepimizin kendisini fazlasıyla kaptırıp, “buranın sorunlarının buraya özgü” olduğu körlüğüne kapılmamız.
Gerçekten de, hiçbir hakikat komisyonu örneği, Türkiye’ye birebir uyacak bir “model” oluşturmuyor. Ancak, birçok farklı modelin varlığına, eğildikleri konuların çeşitliliğine rağmen, ortaklaştıkları bir nokta var.
Kuruldukları ülke açısından, gerçek bir değişim arzu ve isteğini yansıttıkları ölçüde ‘başarılı’ oluyorlar. Yoksa, çatışmanın şiddetle ‘çözümü’ deyince, ilk akla gelen örnek haline gelen Sri Lanka’da bile, bir hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması gereğinden kaçılamadı.
Sri Lanka’da 2002-2009’da Tamil Kaplanları ile devletin çatışmasında yaşananların araştırılması bir yıl için kurulan “Alınan Dersler ve Uzlaşma Komisyonu”, gerçekten geçmişten bir ders çıkarılmasına önayak olacağa benzemiyor. Olsa olsa, “devlet işlediği suçları nasıl daha iyi saklayamadı” gibi bir ders çıkabilecek bu komisyondan herhalde.
Türkiye’de, şu veya bu şekilde, bu konuya odaklanan ve gerçekten işleyen bir Meclis komisyonunun hayata geçmesi kaçınılmaz hale gelecek.
Güney Afrika’daki Apartheid rejimi döneminde yaşanan şiddet olaylarını araştıran “Hakikatleri Araştırma ve Uzlaşma Komisyonu” ve Arjantin’de askerî cunta dönemindeki kayıpların akıbetlerini ele alan “Kayıpları Araştırma Komisyonu”, özellikle suçları işleyenlerin teşhis ve teşhirine odaklanmıştı.
Dünyanın her yerinde, devlet adına suç işleyenlerin savunması aynı oluyor; “Emredildi, yaptım”.
Türkiye’de de, benzer şekilde savunmaların yapıldığını duyduk. Ancak, devlet kendini, iktidar kim olursa olsun dokunulmazlık zırhı altına alıyor ve gerçek bir değişim iradesi ortaya çıkamıyor.
Bir gün, Kürt Sorunu’nda çözüme gidilmesi yolunda, “kozmik” analizler, stratejik saçmalamalar yapılmaktan vazgeçilip, onur ve adalet kavramlarının toplumdaki karşılıklarının yeniden kurgulanmasını sağlayacak bir anlayış gelişecek.
Söz de, o zaman, ilk kez başlayacak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024