IŞİD’in dünya genelinde son bir haftada gerçekleştirdiği saldırılarda 200’e yakın kişi öldürüldü. İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısı ardından, Bangladeş’te ve ardından da Irak’ta gerçekleşen IŞİD saldırısına bizden çok uzak ve bize çok yabancı olaylara bakar gibi baktık geçtik.

İstanbul’daki saldırı bile, sanki yabancı bir ülkeye yapılmış gibi omuz silkilip geçildi. Öyle ki, dünya genelinde, İstanbul’daki saldırısı karşısında duyulan şok, tutulan yas Türkiye kamuoyu genelinden çok daha yoğundu.
Irak’ın başkenti Bağdat’ta bayram alışverişi yapanlara karşı düzenlenen saldırıda 130’u aşkın insan öldürüldü. Bağdat’tan geçilen haberlerden birinde dile getirildiğine göre, bir anne, patlamada kaybettiği çocuğunun yanmış bedenini ararken birisi, “Cesetler kömüre dönmüş, nasıl bulacaksın” deyivermiş. Annenin yanıtı ise, “Ben evladımı kokusundan tanırım, ne hale döndüğü önemli değil; ben tanırım.” olmuş.
Bangladeş’in başkenti Dakka’da gerçekleşen saldırı ise diplomatik misyonların bulunduğu ve yabancıların uğrak yeri Gülşan semtinde gerçekleşti. Müşteri kitlesi, Dakka’nın kalburüstü kesiminden ve kentteki yabancılardan oluşan kahve-fırın Holey Artisan Bakery’yi basan yedi IŞİD militanı, mekânda 22 kişiyi öldürdü. IŞİD’lilerin hepsinin zengin ailelerden, yüksek eğitimli kimseler olduğu bildiriliyor. Kahveyi bastıklarında da, üzerlerinde ateşli silahların yanı sıra bombalar ve bir de kılıç vardı.
Saldırganlar, rehin aldıkları kahve müşterileri ve personelinin din bilgisini sınamaya kalkıp, Müslümanlıkla ilgili sorular sordular. Ve sonra, cevap veremeyenleri, hatta cevap verirken yabancı aksanı olanları öldürdüler. Öldürülen 22 kişi arasında polisler, ABD’de okudukları için aksanlı konuşan Bangladeşliler de vardı; yani, hedef sadece yabancılar değil, onların çevresinde olanlardı. Bu insanların çoğunun canları, kılıçtan geçirilerek alındı.
Bangladeş 2013’ten beri, koyu İslamcı olanlarla olmayanlar arasında ciddi tansiyonun yaşandığı bir ülke. 171 milyonluk ülkede, 1998’de kurulan ve 2005’te yasaklanan Cemaat-ül Mücahiddin ile beraber Ensar El İslam gibi El Kaide ile ilintili örgütler de faaliyette. 2013’ten bu yana da, bu gibi radikal İslamcı örgütlerin, seküler/laik kesim, özgürlükçü blog yazarları, radikal olmayan Müslümanlar, dini azınlıklar ve ülkedeki yabancılara karşı gerçekleştirdikleri saldırılarda, yaklaşık 30 kişi öldürüldü. Saldırıların kurbanları, bıçak, hançer ve kılıçlarla doğrandı.
Türkiye’de son dönem yoğunlaşan saldırgan söylemleri bir de Bangladeş örneği akılda olarak yorumlamak lazım.
Bir de şunu unutmayalım: İstanbul’daki saldırıdan hemen sonra, Adana’da bir saldırı teşebbüsü gerçekleşti. DHA’nın haberine göre, saldırıyı gerçekleştirmeye çalışan kişi, üç kez Suriye’ye gidip “Çeçen cihatçıların” yanında savaşmış biriydi. Kendi yaptığı amatör bir bombalı yelek düzeneğini cami avlusunda patlatmaya kalkacaktı. Düzenek, amatördü. Klasik Adanalı ruhu devreye girdi, cami avlusundakiler canlı bombanın üzerine çullandı. Polis, bu kişiyi linç edilmekten kurtardı. Sosyal medyada saldırı girişiminin kayıtları eğlence vesilesi oldu. Haberlerde de, olay şaka vesilesi oldu.
Oysa Adana’da bundan daha birkaç hafta önce, İncirlik’te çalışan bir Amerikalı görevli evinin önünde öldürülmüştü.
Kaldı ki, IŞİD’li saldırganın “amatör” düzeneği, daha “profesyonel” de olabilirdi. O zaman, kahkahalar içinde izlenen bir “Adana merkez, burada patlamaz herkezzz!” videosu değil, en az onlarca insanın cami avlusunda havaya uçtuğu kan revan içinde görüntüler söz konusu olacaktı.
Bugün gülünüp geçiliyor da, IŞİD’e karşı daha ciddi tedbir alınmazsa Türkiye’nin “Bangladeşleşmesi” çok olası.