Sezin ÖNEY
ABD’li gazeteci Ron Suskind, 2002’de o dönem ABD Başkanı olan George W. Bush ve yönetiminin hoşuna gitmeyen bir makale kaleme almıştı. Esquire dergisinde yayımlanan makalenin ardından, Başkan’ın danışmanların biriyle görüşmeye çağrıldı. Suskind, daha sonra New York Times Magazine’e bu buluşmada danışmanın kendisine söylediklerini şöyle aktarmıştı;
“Siz, gerçeklerin dünyasında yaşayan bir cemaatin üyesisiniz. Bundan dolayı, sorunların çözümlerinin de gözleyebildiğiniz gerçeğin tartılması sonucu ortaya konabileceğine inanıyorsunuz. ... Artık, dünya böyle işlemiyor. Biz, bir imparatorluğuz. Harekete geçiyor ve kendi gerçeğimizi kendimiz yaratıyoruz. Ve siz de, bu gerçekleri anlamaya çalışıyorsunuz. Siz, bizim oluşturduğumuz gerçekleri ince eleyip sık dokuyarak anlamaya çalışırken, biz gene harekete geçeceğiz ve yeni gerçekler yaratacağız. Bu, böyle gidecek. Biz, tarihin oyuncularıyız, geri kalan hepiniz de, bizim yaptıklarımızı takip etmek zorunda kalacaksınız.”
Suskind, 2004’te bu konuşmayı aktardığı yazısında şöyle diyor; “Irak macerasının, hızla, neredeyse bedelsiz, Batı yanlısı, demokratik ve istikrarlı bir rejimin oluşturulmasıyla sonuçlanacağı öngörüsünün gerçekleşmediğini gören savaş destekçileri, durumun kendilerinin gerçekleri yanlış okuduğunu düşüncesinden nefret ediyordu. Bu nedenle de, gerçekleşmeyen beklentilerin ‘suçunu’, ‘asaletle’ kurtarmaya çalıştıkları kişilere, yani Irak halkına yüklüyorlardı.”
Türkiye’de de benzer bir durum var. Kürt Sorunu’nu çözmek için atılan yanlış adımlar, gerçeklerin yeniden (ve yanlış) kurgulanmasıyla başladı. KCK operasyonları ve terörle mücadele çerçevesinde, çoluk çocuk, insan hakları savunucusu, kadın aktivist, akademisyen, sıradan belediye görevlisi bir sürü insanın bol kepçeden tutuklanması sonucu, geldiğimiz nokta, ırkçılığa varan bir ayrımcılığın uygulandığı Pozantı Cezaevi olayı.
Zaten orada olmaması gereken çocuklara, gençlere, televizyondan dahi duyup görmemeleri gereken boyutta şiddeti yaşattıktan sonra ailelerinden uzağa sürüp onları daha da mağdur eden, konuşanı da haber yapanı da ‘suçlu sayan’ bir zihniyet.
Sonra, “Kürt analar istesin barış olsun”.
Siz, hiçbir anneye bunları yaşatmayın önce... Hiçbir aile, bunları yaşamasın.
İnsanlar oyuncak değil. Pozantı, bir ayrımcılık örneğidir. “O mahallelerden” oldukları için o çocuklar hapse düştüler, o nedenle, bunları yaşamalarına, daha önceden duyulduğu halde, bu kadar uzun süre izin verildi.
“Böyle olaylar, böyle cezaevleri hep olmuştur Türkiye’de, dünyada” deyip geçemeyiz.
Çok büyük hatalar yapılıyor ve bunlar tüm Türkiye’ye mal oluyor.
Son birkaç haftada, üst üste Türkiye’deki ayrımcılığın ulaştığı boyutları gözler önüne seren örnekler birbiri ardına geldi.
Yasaları oluşturan, yürütme gücünü elinden bulunduran en üst düzey insanların, fütursuzca ayrımcı söylemleri, toplum genelinde zaten hiç üzerinde durulmamış bir konu olan ayrımcılığı, “geçer akçe bir toplumsal değer” haline getiriyor.
Erzurum’da Yakutiye Emniyet Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Huzur toplantısı”na katılan Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın, “Emniyet’te suçluların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin” demişti.
Bu gibi faşizan söylemleri, bir ülkede eden sarfeden birileri muhakkak çıkar; ne yazık ki. Ancak, daha da vahim olan, bu sözlere eşlik eden neşeli kahkahalardı salondan yükselen...
26 şubatta, Hocalı’da meydana gelen katliamın 20. yıldönümü “birden nedense”, Taksim’de büyük bir törenle anıldı. Bu gösteride, Yalçın Çakmak’ın Radikal’in yorum sayfasında yayınlanan “Piç yaftası, hiçliğin sefaletini gösterir” yazısında, “‘Ermeni yalanına son’, ‘Hepimiz Türküz, hepimiz’, ‘Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz’ pankartları, kardeşlik mavralarıyla bizleri alttan alta ısıtılan bir kabın içindeki kurbağa ölümüne hazırlayan devletlülerimizin kulağına da küpe olmalı. Üstelik bu pankartların önünde konuşan İçişleri Bakanı(mız) İdris Naim Şahin’in, ‘Bu kan o günden bugüne kadar yerde kalmadı ve kalmayacak’ (Taraf, 27/02/2012) yönlü hamaset destanı” diye betimlediği bir tablo söz konusuydu.
Hocalı gösterisi konusunda, Aris Nalcı’nın Radikal’de yayımlanan “Hocalı anmasında iki Ermeni ‘piç’” yazısı, bu gösterinin yarattığı gönül kırıklığını çok ince, çok kalpten anlatıyor; anlamak isteyene...
Yalçın Çakmak’ın akademisyen Tayfun Atay’ın Birgün gazetesindeki köşesinden yaptığı alıntıyla, “Piçlik hiçlikten evladır; ancak bir hiç olanlar piçlerle uğraşırlar” diyedebiliriz. Ancak, ne yazık ki, Türkiye’de çok da rahat, çok da umarsız sesleri yükselen ayrımcı, ırkçı söylemler, küçümsenemeyecek kadar ciddi.
28 Şubat’ta, Irkçılığa Karşı Avrupa Ağı Direktörü Michaël Privot, Belçika’nın Le Vif/L’Express dergisinin düzenlediği, halka açık bir canlı internet toplantısına katıldıktan sonra, aşırı sağ gruplardan ölüm tehditleri aldı. Bu esnada, Türkiye’de, 28 Şubat’ın yıldönümünde, “ayrımcılık” kavramından başka herşey konuşuluyordu. Oysa, daha aynı günlerde, Adıyaman’da, Alevilerin yaşadığı bazı evler işaretlenmişti.
Avrupa’da yükselen aşırı sağ da dikkate alındığında, çok bereketli bir iklim var, nefretin, ırkçılığın dallanıp budaklanması için ve Türkiye de öyle elverişli bir zemini, öyle hevesle sunuyor ki...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Olağanüstü koşullardan çıkış
3.02.2025 - Lucifer etkisi: Can ve cam kırıkları
29.01.2025 - Çanlar kimin için çalıyor?
17.01.2025 - ABD seçimleri: Neden böyle oldu?
7.11.2024 - Şahinlerin barışı
6.11.2024 - Bu 'süreç' neyin süreci?
24.10.2024 - Dönüm noktası bir ziyaret
27.06.2024 - Meksika’nın ilk kadın başkanı çetelere karşı
7.06.2024 - Siyasi cinayetler: Slovakya’dan Türkiye’ye
26.05.2024 - Etki Ajanlığı Yasaları: Ne, nerede, nasıl?
20.05.2024
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
lucy
asil hapse atilacak insanlar sokaklarda okullarda cocuklarimiza kin nefret i alanen aslayan sozde egitimciler potansiyel katil yetistirmeye calisan sozde tarihciler kin ve nefreti savunan bakanlar hattabasbakan ortalikta hicbir demokratik ulkede ne bir bakan kalkip akan kanin hesabini soracagiz diye irkci fasist bir toplantida fasistleri galyana getiremez nede basbakan olayi marjinal birkesmin munferit olayi deyip gecistiremez egitimciler hakkinda ise bakiniz hilal kaplanin benim annem ermeni