Sezin ÖNEY
Bir yaz gecesi, Ege sahillerinde bu yazıyı yazarken, patlama sesleri duyuluyor. Havaifişek patlamaları...
Ülkenin öbür yakasına gidin; sınır içi ve ötesinde, başka patlamalar yaşanıyor. Bunlar, ağzı açık bir neşeyle seyredilen türden değil; her patlamada insanlar ölüyor, yaşamın dokusu, çevresel, kültürel bakımdan, her açıdan geri dönüşü olmaz şekilde tahrip oluyor.
Cumartesi gecesi, haber kanalları, işin “havaifişek” tarafında kalıyor; mütemadiyen uyuklayarak hafta sonları. Geçen cumartesi, Urfa’da cezaevindeki yangından bir hafta sonra, gene yaz rehavetinden silkinip, “son dakika haberlerine” odaklanmak zorunda kaldıklarında, artık farklı ve her daim “uyanık” bir Türkiye ile karşı karşıya oldukları gerçeğine yine ayak uydurmayıp patinaj çektiler.
Türkiye’nin savaş uçağının Suriye tarafından düşürüldüğü haberi ilk duyulduğunda, içime nedense, ülke ötesinde, bölge olarak, sanki ölçeği büyütülmüş bir Yugoslavya olduğumuz hissi düştü.
Yugoslavya’yı dağılmaya götüren savaş süreci, hep “Türkiye’nin bölünmesi” veya etnik-mezhep temelli, ulusal sınırlar içindeki çatışmaların örneği olarak, adeta birebir “yüreklere korku salan bir vaka” şeklinde tartışılıyor.
Bir de, konuya şu açıdan bakılabilir; bir bölgesel çatışma olarak, bütün Balkanlar ve hatta Avrupa’yı içine çeken bir çatışma olarak “Yugoslavya gerçeği” var. Bu gerçek, İngilizcede artık, Yugoslavya ile alakasız konularla ilgili bile, “bölünme, birbirine düşmeyi” anlatmak için kullanılan, “Balkanization” sözcüğünü dahi doğurdu.
Nasıl mı “Balkanlaştık”?
1995’te,Fransa Dışişleri Bakanı Herve De Charette, Belgrad’ı ziyaret ettiğinde, “Sırbistan-Fransa dostluğuna” övgüler düzen açıklamalar yapıyordu. Oysa, ekimdeki bu geziden birkaç ay önce, ağustosta Republika Srpska topraklarında, bir Fransız Mirage uçağı düşürülmüştü.
“Pilotların kaderi; Neredeler?”...
Bu başlıkla yayımlanan yazılar, Bakan De Charette’in Sırbistan’ın Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç ile beraber, Belgrad’ın kalbindeki Kalemegdan’da iki ülkenin dostluğunu “taçlandıran” bir anıtın önünde poz vermesine hayret ediyordu.
Fransız uçağı, Republika Srpska’nın Pale şehri yakınlarında bir silah deposunu bombalarken düşürülmüştü.
Düşen uçaktaki Fransız pilotları kurtarmak için de, Ebro 33 Misyonu olarak anılan gizli bir kurtarma operasyonu düzenlendi. Fransız komandolar, Amerikalı askerlerin katılımıyla düzenlenen bu NATO operasyonu, başarısızlıkla sonuçlandı.
Bugün, bu operasyon, çatışmalarda Arama Kurtarma (Combat Search and Rescue CSAR) olarak adlandırılan askerî görevler konusunda, NATO tarafından üzerine çalışılan bir “tarihî vaka”.
Fransız bakanın, Belgrad ziyaretinden bir süre önce, pilotlar, Republika Srpska Ordusu’nun eline düşmüş ve kendilerini hastanede ziyaret eden komutan Radovan Karaciç, kendilerine “Düşmanımızsınız ve elimizdesiniz” demişti.
Sonradan bu iki Fransız pilot, Paris’teki Dayton Barış Anlaşması’na giden süreçte serbest bırakıldı.
2012’de Eski Yugoslavya’da yaşananlar, Suriye’de çatışmalara taraf olanlar için de çağrışımlar içeriyor olacak ki, bundan kısa bir süre önce, mayıs başında, Suriyeli muhaliflerden Kosova’yı “akıl fikir” için ziyaret edenler oldu.
Bu kadar da acıklı ve trajik, ironik bir durum olur mu?
“Yugoslavya olmak” kaderini böylesi gönüllü kabullenmek?
Ziyaret, Türkiye’de medyada, Kremlin’in uydusu bir uluslararası haber kanalı olarak niteleyebileceğimiz Russia Times’tan tercüme haberlerle, “suyunun suyu” olarak yer buldu. RT, “Suriyeli Muhalifler, Kosova’dan terör taktiklerini öğreniyor” diye yazmıştı. Türkiye’de de, haber, “Rusya, Suriyeli muhaliflerin, Kosova’da kamplarda eğitim görmesinden rahatsız” diye aktarıldı.
Ortada “eğitim kampları” olmasa da, ziyaretin kendisinin çok trajikomik yanları vardı.
Üç kişilik muhalif heyeti, Kosova’nın 1999’daki çatışmalarda yerle bir olan, hâlâ yüzlerce sakini kayıp kenti Gjakova’yı ziyaret etmiş ve şehrin, Humus’a olan benzerliklerinin üzerinde durmuştu.
Öte yandan, etnik olarak “karışık” bir şehir olan ve hâlâ çatışmalara sahne olabilen Mitrovitsa’nın, “kötü örnek” olarak ele alındığı, Suriye’de benzer “uzayıp giden” etnik gerilimler yaşanmaması için ne “yapılmaması” gerektiği de muhalifler ve Kosovalı yetkililerce tartışılmıştı.
Suriyeli muhalifler, “eski gerillaların”, barış ortamına nasıl uyum sağlayabileceğini de yerinde incelemişlerdi. En azından, bu kadar sert bir savaş ortamının bağrından kopup da, Kosova’da bu konuya kafa yormaları, Türkiye’de devletten daha öngörülü olduklarını düşündürebilir.
Kosova’da muhalifleri ağırlayan bizzat Kosova Dışişleri Bakanı Enver Hoxhaj oldu. Libya’da Kaddafi’ye karşı uluslararası müdahaleyi desteklemek konusunda da, Suriye’de Esed rejiminin meşruiyetini yitirdiğini dile getirmek hususunda da, Kosova hep ilk harekete geçenlerdi.
Kosova bu durumu, “mazlumların dayanışması” olarak yorumluyor.
Her iki tarafınki de çok da gerçekçi bir yaklaşım; sonun kaçınılmazlığının bilincinde olarak...
Türkiye ise, “büyük, güçlü ülke hayallerine” kapılarak, Kürt sorununu, son yıllardaki imkânlara rağmen, Türkiye’nin kendi içinde, demokratik mekanizma ve müzakere kültürünü geliştirerek çözmek yerine, sürüncemeye bıraktığına göre, Balkanlaşma sürecini algılamaktan ne kadar da uzak, ne kadar da geç.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024