Sezin ÖNEY
“Gerçekten bir kriz yaşıyoruz.”
Estonya’da Tallinn Üniversitesi’nde teorisyen Chantal Mouffe ve Ernesto Laclau’yu dinlerken bunları düşünüyorum. Bir günü, tamamen onların düşüncelerini dinleyip tartışarak geçirme fırsatı buluyoruz.
Marksist gelenekten gelen ve solun nasıl tanımlanmasına ilişkin arayışlarını sürdüren her iki düşünürün, “radikal demokrasi” hakkındaki fikirlerinin, son dönemde dünyanın dört bir yanında patlak veren halk ayaklanmalarının, taban hareketlerinin ateşinden kıvılcımlar taşıyacağını sanmıştım.
İkili, Laclau’nun “popülizm” üzerine nicedir beklenen kitabının sunduğu çerçevede, sol hareketlere, partilere çok güzel bir yol haritası çiziyor.
“Çok güzel” derken kastım şu: Eğer, iktidarı hedefleyen bir siyasi hareketseniz, kendinizi de solda konumluyor veya en azından solu desteklemeye temelden itiraz etmiyorsanız, Mouffe ve Laclau size, yemek tarifi gibi adım adım izlenecek, bir “güç” ve “iktidar” rotası sunuyor.
Ancak, yine aynı seminerde dinleme şansı bulduğum, anarşizm üzerine çalışan filozofTodd May’in, “iktidar amaçlamadan, sadece bazı şeyleri kendine dert, mesele edinmek üzerinden” yola çıkan ve adeta “patlayıveren” halk hareketlerine ilişkin görüşleri benim ilgimi daha çok çekiyor.
Mesela, Amerika’da Occupy/ İşgal hareketinin yarattığı sosyal ve siyasi kırılma, bence, Mouffe ve Laclau’nun dikkat çektiği, ABD’de Başkan Barack Obama’nın seçim döneminde yakalanan “popülist andan” (aynen bu nitelemeyi kullanıyorlar) daha mühim.
İkiliye göre, “Romney mi seçiliyor yoksa Obama mı”, çok büyük fark yaratıyor. Ama, daha önce defalarca yazdığım gibi, “savaşçı zihniyetin” Obama döneminde aslında çok da değişmediğinin en iyi kanıtlarından biri, ip dönüşüp (!), insansız hava araçlarının kullanımının onun döneminde müthiş artması değil mi? Buna rağmen, hakkını vermek lazım, Obama’nın seçim sürecinde sergilenen, internet üzerinden kitlesel örgütlenme yeteneği, Amerika’da yaşanan “toplumsal elektrik”, küresel çapta dahi - heyecan yaratan bir “halk ânı” idi.
Hep aynı şey oluyor: O “elektrik”, halkın değişim heyecanını yakalaması, hak talepleri, maalesef, iktidar hedefleyen örgütlü ve organize güçler hâline dönüştüğünde veya iktidar olduğunda yok oluyor.
Yolsuzlaşıyor, tavsıyor, yozlaşıyor.
Todd May, New York Times için kaleme aldığı yazılarında “ölümlü olduğumuz için âşık olabiliyoruz, sonsuz ömür olsaydı aşk da olmazdı” saptamasını yapmıştı. Tesadüf, onun bu tezi, bir anlamda, bu sefer Mouffe ve Laclau tarafından tersyüz ediliyor; onlar da,“sonsuz dinamizmi olan bir siyasi hareket olabilir mi” diye sorguluyor
Halka bağlı damarlardan can alan bir kalp gibi atan, gücünü bu devinimden alan, canlı ve heyecanlı bir siyasi hareket? Ölümsüz aşk yerine hiç bitmeyen bir politik aşk?
Laclau ve Mouffe diyor ki: Sol, bu heyecanı, hayatı kavramayı, kapsamayı “ıskaladı”.Kaçırdı.
Benim deyimimle, plastikleşti.
Bu, “yaşam aşkı ve heyecanı” olmayan, can çekişen noktadan nasıl çıkabiliriz?
Mouffe ve Laclau’nun, sol için önerdiği çıkış yolu popülizm.
Latince “populus”, halk demek. Fransızca ve İspanyolca, Mouffe ve Laclau’nun sırasıyla anadilleri olmasının da etkisiyle, popülizmi “olumsuz” bir kavram olarak ele almıyorlar. Halktan gelen, halka yönelik, halk kaynaklı, “halkçı” anlamlarını yüklüyorlar.
Milliyetçilik, hatta aşırı sağın desteklenmesi (tüm Avrupa’da ve bence İdris Naim Şahin çizgisinin ortaya koyduğu şekilde Türkiye’de), solun suçu, halkın değil.Destekleyenlerin, bu tür söylemlerin “sağ ve aşırı sağ popülizmi” şeklinde var olmasını sağlayan seçmenlerin değil.
Ortada bir “duygu seli” var; korkular, gerçek sorunlar var.
Milliyetçilik öyle toz olup gitmeyecek; insanlar, “ulusal kimliklerine”, “milli hislerine” kıymet veriyorlar.
Sol olarak, bunu ayıplamak veya önemsememek hata.
Peki, sol popülizmi sağdan ayıran “çizgi” nerede?
İki düşünür de, “sağ ile sol arasında fark kalmadı. Merkezleşme, aradaki tercihi ‘Cola mı Pepsi mi’ noktasına indirdi” diyorlar.
Taraf’tan, Tuğba Tekerek, Mouffe ile İstanbul’da iDance festivali için bulunduğu sırada bir röportaj yapmıştı. Alper Görmüş de bu röportaj üzerine 26 Ekim 2010 tarihinde, “Chantal Mouffe, demokrasi, Dink ailesi” başlıklı yorumunu yazmıştı; ikisi de, Mouffe’un “Batı dışı/tarzı demokrasi de mümkün” düşüncesine takılmıştı.
Ancak, Mouffe, Arap Baharı’na karşı ikircikli.
Onun, yaşananları “devrim” olarak nitelememesi beni de şaşırtıyor; onun düşüncesi şöyle: “Güç el değiştirmedi aslında, Mübarek gitti; ordu ve işbirlikçileri geldi.” Ona göreolan biten sadece bir “ayaklanma”.
Burada acıklı bir durum var; Mouffe, “radikal demokrasiye” giden yol olarak nitelediği,popülist solun ve halkın sanatsal dışavurumuyla da çok ilgileniyor.
Bir önceki yazıda, Tahrir Meydanı gösterilerinde, Mısır’da müzik, duvar yazıları, şiirler yoluyla halkın nasıl bir devrimci dışa vurum hâlinde olduğunu yazmıştım.
Mouffe, bence, hiç de fark etmeden, kendisinin aslında çok kızdığı bir çizgiye düşüp, “tepeden” bir bakışla, “Arap Baharı, devrim değildir” diyor.
Oysa “halk ânı”, Tahrir Meydanı’nda daha sekiz ay önce çok söylenen bir şarkıda dendiği gibi; “Hayatın iradesine, canın arzuladığı biçimde boyun eğilirse, kader de, yol vermekten başka çare bulamaz” sözünde ifade bulmuyor mu tam da?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYapıyorlar, oluyor ve bir şey de olmuyor 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Yargıya güvenin’ 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUABD Büyükelçisi bir şeyler söylüyor da, ne diyor? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRCHP'YE YAPILAN OPERASYONLARA KARŞI NE YAPMALI? 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBahçeli’nin jeopolitik sorumluluğu 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBenimki bir valiz hikayesi… 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİklim adıyla sınai kirletmenin ticareti 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞYangınlar yeniden başladı, Orman Bakanı ne yapacak ve George Orwell 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKafkasya ötesinde kanlı satranç 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciŞimşek görmüyor mu? 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Kürt Sorununda atılacak ‘hayal gibi’ 9 adım…” 4.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSıcak bir yaz, serin bir sonbahar ve belirsiz bir kış 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİİnsan yerin yüzüdür 1.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanÜç liderin 12 Gün Savaşı’nda karşılaştırmalı performansı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti, kendi eseri olan bu Türkiye fotoğrafına daha dikkatli bakmalı 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAToplumsal Muhalefetten Demokratik Topluma: Halkların, İnançların ve Özgürlük Güçlerinin Birleşik Müc 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞELLİ MİLYAR DOLAR DÜNYADAKİ AÇLIĞI ÇÖZÜYOR… 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURDemek ki “ideolojiler” henüz ölmemiş 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye, sıcak savaşlara evrilen küresel paylaşım savaşının hem sahnesi hem öznesi 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyaset ırmağı kirlenirken… 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENOrtadoğu ve Kürtler CHP’yi Çağırıyor 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNBarışı savunmayayım da ne yapayım! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanŞaka değil, Kılıçdaroğlu sahiden gelip CHP’nin başında kalmak istiyor! 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024