Fehim TAŞTEKİN
İdlib, cihadi örgütlerin Suriye için düşledikleri modelin pratik bulduğu bir vilayet. Sırtını yasladığı yer Türkiye. Halep’ten sonra gözler hem burada hem de cehennemin eşiğinde duran Türkiye’de.
“İdlib El Kaide Emirliği”, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan yönetimlerinin bölgeye bir armağanıdır. İdlib, bugünlerde Halep’ten sonra sıranın geleceği yer olarak kendinden söz ettiriyor.
Buraya kestirmeden ‘El Kaide Emirliği’ diyorum çünkü İdlib’i ele geçiren Fetih Ordusu’nun iki ana bileşeni Nusra Cephesi (Şam’ın Fethi Cephesi) ile Ahraru’ş Şam bölgede El Kaide geleneğinin farklı tonlara sahip iki uzantısı. İkisini de El Kaide’nin eski kadroları kurdu; biri IŞİD ile yollarını ayırıp El Kaide liderliğine biat ederken diğeri El Kaide ile aynı düşünsel formata sahip olsa da örgütsel bağ kurmaktan kaçındı. Ahrar cihadi selefiliğin ‘uyanık’ versiyonu. Nusra ile Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) arasında köprü vazifesi gördü, ‘ılımlı selefi’ duruşuyla Katar ve Türkiye’nin himayesini kazandı, kimi batılıların gözünde çözüm ortağı olmayı başardı. Fakat orta yolculuğuna rağmen kendi içinde, Nusra ile birleşmek isteyen şahinler ile uluslararası desteği garantilemek için El Kaide’den uzak durmaktan yana olan ılımlılar arasında içten içe hesaplaşmaların yaşanmasını önleyemedi.
***
İdlib, Türkiye’nin Ortadoğu’ya düzen verme macerasıyla nelere bulaştığını göstermesi açısından da ibretlik bir yer.
Yakın geçmişe ufak bir tur yapalım: IŞİD, 2014’te ortaklarını tasfiye edip Rakka’yı kendi hilafetinin merkezi yapınca El Kaide’nin periferisindeki örgütler de cihadi saflardaki kaymayı önlemek amacıyla kendi emirliklerini tesis etmek için İdlib’i gözlerine kestirdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 2 Mart 2015’te Riyad’da Kral Selman ile Suriye’de muhalifleri sonuç alacak şekilde destekleme konusunda anlaştı, 22 gün sonra Suriye’nin kuzeyinde Nusra ve Ahrar’ın liderliğinde Fetih Ordusu kuruldu ve ardından Türkiye üzerinden sevk edilen silahlar sayesinde 28 Mart’ta İdlib ele geçirildi.
Bu iki örgütün periferisinde duran başka örgütler de var. Mesela Cisru’ş Şuğur’da Nusra’nın yedeğinde Türkistan İslam Partisi bulunuyor. Cundu’l Aksa da Nusra’dan yana. İdlib’teki güçlerin akıl hocası olarak öne çıkan da Suudi Arabistanlı Şeyh Abdullah Muhammed el Müheysini. Levant, IŞİD kadar El Kaide için de cihadi alem için kendini gösterebileceği en önemli sahne olarak öne çıktı. Bu yüzden El Kaide liderliği en önemli isimlerini Suriye sahnesine sürdü.
***
Nusra’nın şehirde ilk yaptığı, Fransız sömürgesine karşı ayaklanmanın öncüsü Kürt devrimci İbrahim Henano’nun heykelini yıkmak oldu. Kenti ele geçirildikten sonra Nusra kendi emirliğinin tesisi konusunda İslamcı örgütlerle bir dizi istişare toplantısı düzenledi ama uzlaşı sağlayamadı. Nusra lideri Ebu Muhammed el Colani, emirlik ilan etme sözünden, ortaklarının hassasiyetlerini dikkate alarak geri adım attı. Ancak deklare edilmeden de emirlik fiilen kuruldu. Şeri mahkemeler tesis edildi: Kırbaçlama, uzuv kesme, recm, çarmıha germe cezalarıyla Suriye’ye vaat edilen model ortaya konuldu.
Nusra aralarındaki farklılıklara rağmen diğer selefi örgütlere karşı bir denge politikası güttü. Sıra ABD’nin TOW füzesi verdiği ılımlılara gelince başka bir yol izlendi. Nusra kısa sürede Batılıların umudu Suriye Devrimciler Cephesi, Hazm Hareketi ve 13. Tümen’i İdlib’ten silip süpürdü.
İdlib artık El Kaide’nin Suriye halkına kendini ispat etmeye çalıştığı bir merkez üssüydü. O yüzden yol, elektrik ve su şebekelerinin tamirinden ekmek üretimine kadar birçok alanda kendilerini göstermeye çalıştılar. Ahrar da bu konuda Nusra ile rekabet halindeydi. Rekabet zaman zaman iki örgüt arasında çatışmalara da yol açtı.
İdlib’in yeni patronları, kendilerinden olmayan kesimlere karşı da düşmanlıklarını göstermekten kaçınmadı. Aleviler her zaman hedefte oldu. Durzi köyünde katliam yapıldı; din değiştirmeyi reddedenler çarmıha gerildi. Şii beldeleri Fua ve Kefraya kuşatma altına alınıp açlığa mahkûm edildi; tepelerinden roket eksik edilmedi.
***
Nusra ‘kurtarılmış’ bölgeyi Batı-Körfez ortaklığının tanıdığı Suriye Ulusal Koalisyonu’na (SUK) da yâr etmedi. Koalisyon, Gaziantep’teki ‘geçici hükümeti’ İdlib’e taşımaya kalkıştı ama başaramadı. Nusra yine de bölgeye akan yardımların kesilmemesi için SUK ile bağlantılı yerel meclislerin kurulmasına izin verdi. Katar Kızılay’ından ABD’nin USAİD’ine, Alman ‘Arche noVa’dan Polonyalı PAH’a kadar birçok uluslararası örgüt, İdlib’te SUK’un uzantısı yerel meclislere yardım ulaştırdı ama kurulan bu mekanizma sonuçta Nusra ve Ahrar’ın hükümranlığı için belediye ve kamu hizmeti olarak işlev gördü.
Bu süreçte Cilvegözü Sınır Kapısı ve Hatay’daki ‘yasadışı’ bazı geçişler ‘İdlib Emirliği’nin beslendiği ana damarlar olageldi. Türk hükümetinin Ortadoğu’ya model olarak sunabildiği şey, İdlib’te işte böyle tecessüm etti. Bütün kredisini ortaya koyarak ve kendi ülkesini de ateşe atarak elde ettiği sonuç budur.
Hatırlanacak olursa Suriye ordusunun İdlib’i kaybetmesi Ankara’da ‘devrim lehine bir gelişme’ olarak alkışlanmıştı. Kimse ne İdlib’teki yapılanmanın özüyle ne de Fetih Ordusu’nun liderliğini El Kaide ve dostlarının yaptığı gerçeği ile ilgilendi. ABD’nin Nusra’yı terör örgütü listesine almasına öfkelenen SUK temsilcileri “Nusra devrimin bir parçasıdır” diye çıkışmış, hatta Cuma gösterilerinden birine “Hepimiz Nusra’yız” adı verilmişti. Nusra’ya terör örgütü muamelesi yapılmasına bozulanların başında da Erdoğan geliyordu.
Nusra, El Kaide’ye biatının devam etmesi halinde ‘devrim’in zarar göreceği mülahazasıyla geçen temmuzda adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirip güya El Kaide’den boşandı. Ancak El Kaide liderliği ile danışıklı olarak yapılan bu uyanık hamleyi kimse yemedi.
***
Her bir şehrin iyi-kötü tarihsel bir künyesi vardır. İdlib de tarihin ilk küresel ticaret ağına sahip devleti olarak bilinen Ebla Krallığı’nın kalıntıları üzerinde oturuyor. 1974-1975’te İdlib’teki kazılarda M.Ö. 2400 yıllarına ait kil tablet üzerine yazıtlar bulunmuştu. Bulgular İdlib’in tarihte en önemli medeniyet merkezlerinden biri olduğunu ortaya koydu. Dünya, yukarıdakilerin aşağıdakilere gıpta ettiği bir yere dönüştü.
Kentin güncel önemine gelince:
– İdlib, Şam-Halep arasındaki otoyol ile Halep-Lazkiye hattı üzerinde oturuyor.
– İdlib, Türkiye’nin Hatay sınırlarına yaslanıyor. Haliyle dışardan gelen lojistik desteğin sağlandığı güzergâhı tutuyor. Körfez-Batı destekli silahlı grupların dünyayla bağlantısı da bu hat üzerinden sağlanıyor.
– İdlib kuzeybatıda Halep cephesinin de beslendiği bir kanal.
– İdlib’i ele geçirenler, güneyde Hama vilayetine baskıyı artırma açısından da avantajlı bir konuma geldi.
– Suriye yönetiminin sıkı sıkıya tuttuğu Akdeniz hattının en önemli vilayeti Lazkiye’ye yönelik saldırılar da İdlib üzerinden yapılıyor.
– Rusya’nın Lazkiye yakınlarında hava üssüne dönüştürdüğü Hmeymim de İdlib’teki örgütlerin atış menzilinde.
***
Bu konumu nedeniyle Suriye ve Rusya’nın önceliği İdlib’ten gelen tehdidin bir an önce bertaraf edilmesi.
Rusya başından beri ABD’yi Aralık 2012’de terör örgütleri listesine aldığı halde Nusra’ya karşı ikili oynamakla suçluyor. ABD, Horasan Grubu’na saldırı ile birlikte birkaç kez Nusra’yı hedef alsa da genel olarak ‘terörle mücadele savaşı’nı IŞİD’e hasredip El Kaide’yi ikinci plana iten bir siyaset izledi. Nusra’nın hedef alınması silahlı isyanın ana damarlarından birinin kesilmesi anlamına geliyor. ABD’nin ikili oynamasının nedeni de bu.
Şimdi Halep’te Türkiye ile belli bir düzeyde işbirliğini yakalayan Rusya’nın İdlib’te nasıl bir yol izleyeceği merak ediliyor. Halep, Şam, Hama ve Humus’tan ateşkesle çıkartılan silahlı grupların yeni adresi İdlib oldu. Yani burada bir savaşçı yığılması sözkonusu. Buradaki savaş her açıdan farklı olacak. Etkilerini Türkiye de çok derinden hissedecek.
Ankara, İdlib emirliğine kol kanat gerebilecek mi? Türkiye’nin elçinin öldürülmesinden sonra Suriye’de Rusya’nın tercihlerinin hilafına oyun oynama şansı kaldı mı? Pek kalmış gibi gözükmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
18.06.2025
29.05.2025
10.03.2025
6.03.2025
3.03.2025
27.02.2025
24.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
7.02.2025