Mümtazer TÜRKÖNE
Mesele nereden baktığınıza bağlı.
Kimine göre iktidar değişiminin işaretleri, kimine göre sancıları. Kesin olan değişim süreci, yoksa iktidar kanadı muhalefetin defterini dürmek için neden bu kadar yüklensin?
Çeyrek asırlık bir iktidarın, bütün alışkanlıkları, statüleri ve kibri ile ellerindeki gücü mekânın yeni sahibine, sözleşmesi biten kiracı gibi bırakmasını bekleyemezsiniz. Rakibine mutlaka direnecek, zamana oynayacak, en önemlisi de pes ettirip vazgeçirmeye çalışacak. Yargı üzerinden yürütülen operasyonlar, Saray’ın CHP’yi yerden yere vurduğu polemiklerin eşliğinde bir sonuç verir mi?
Karamsarları ciddiye almayın, onlar da çeyrek asrın kasvetinden, çaresizliğinden sıyrılamıyor. “Nasıl olsa kazanamayız” çaresizliği sadece duygusal zaaftan ibaret; dile kolay çeyrek asrı dolduran bir yenilmişlik duygusu. Özgüvene, cesarete ve kafa-göz kavgaya dahil olmaya engel olan bu eziklik işte. Karar verecek olanlar ne iktidarı elinde tutanlar ne de talip olanlar. Hatta ne de baykuş gibi karamsarlık saçanlar. Tek karar verici var: Evin sahibi, yani yegâne egemen güç olan halk.
Kimin boyunun kaç santim olduğuna, terazideki ağırlığına, ne kadar süre ile orada oturacağına o karar veriyor. Geri kalan kuru gürültü, orta oyunu, goy goycuların uğultusu.
Kim kazanıyor, kim kaybediyor?
Tıpkı savaşta olduğu gibi siyasette de saldıran taraf savunan tarafa göre daha fazla zayiat verir.
CHP’ye yönelik operasyonlar iktidara kazandığından çok daha fazlasını kaybettirdi.
Açık hukuksuzluk ve haksızlıkların “bunlar durmaz, boşuna umutlanmayın!” tarzı bir moral çöküntüsü yaratması beklenen bir neticeydi. Ancak iktidar kanadının karşılığında ödediği bedel, halk desteğindeki trajik gerileme ile çok ağır oldu. Halk, mahkemelerde iradesine müdahale edilmesini sevmiyor, mağdurun yanında yer alıyor. Kimin yöneteceğine, bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmalı hakimler değil tepkisini bastığı mühürlerle seçim sandığında gösteren halk karar verecek. İmamoğlu’nu politika sahnesine havan mermisi gibi düşüren olay, yani 2019’da seçimin akla zarar bir gerekçe ile tekrarlanması üzerine gelen ilave 800 bin oy tam olarak böyle bir tepkiydi.
İktidar değişimine, yargı eliyle müdahalenin sonuç almış tek bir örneği bile yok. Halkın iradesi ve tercihi ile iş başındaki iktidar arasında bir kopuş yaşandığı an, siyasî davaların tamamının savcısı da hâkimi de halktır. CHP, içgüdüsel reflekslerle davaların tamamını miting alanlarına, yani halk mahkemesine taşıyarak gelen hamlelerin hepsini savuşturdu. Mahkemelerde görülen davalar hakkında, iktidarın tepesinden gelen tahfif edici yorumlar CHP’nin işini kolaylaştırıyor. Yargı üzerinden büyük bir etkiye sahip cumhurbaşkanlığı makamının, bu davalarla ilgili gündem oluşturan polemikleri, durumdan rahatsız olan halkın birinci elden yargı yetkisini ele alması ile sonuçlanıyor.
Bir dava siyaset sahnesinde görülüyorsa, terazi doğru tartmaz. Halkın müdahalesi farz olur. Müdahale de seçimle olur.
İktidarın inisiyatif kaybı:
Güç kendini ne kadar fazla görünür kılmak zorunda ise, o kadar zayıflamış demektir. Zirvede hüküm süren bir gücün, çoğu sürece müdahalesi bile gerekmez, bir bakışı yeter. Bu kadar çok polemik çıkıyorsa, savcılar ve mahkemeler hukuku bu kadar zorluyorsa ip incelmiş demektir. Fatih Altaylı’nın tutuklanması bu zayıflığın görünür sembollerinden biri sadece.
İktidar artık gündem belirleyemiyor. Ekonomi, anlaşmalı olarak Mehmet Şimşek’in tekeline devredilmiş, daha beterinden korkulduğu için müdahale edilemiyor. Ekonominin düzeleceğine dair halka umut veren bir hikâye oluşturulamıyor. İktidar dediğiniz gücün neredeyse % 80’i, yani ekonominin yönetimi başkasının elinde.
Geride “Terörsüz Türkiye” adı verilen Süreç var. Uzun tren katarının lokomotifi Devlet Bahçeli. Saray gelişmeleri geriden takip ediyor, hiçbir zaman ön alamıyor.
Eldeki tek iktidar aracı, CHP’ye yönelik operasyonları yürüten yargı gücünden ibaret.
Türkiye gümbür gümbür seçime gidiyor. İktidar değişiminin yakıcı ve yaratıcı fırsatlarının kokusunu alanlar pozisyon almaya başladılar bile. Güç sahipleri risk almıyor, muhalefet yolu rahatça temizliyor. CHP’ye operasyon gündemlerini, bu değişimin safraları olarak görmeyi deneyin. Deneniyor ve kaya sağlam şekilde yerinde duruyor.
Erken seçim ne kadar gündeme gelirse bu iktidara eksi, muhalefete artı yazar. Erken seçim talebiyle inisiyatif muhalefetin eline geçmiş durumda. Toplar, tüfekler, istihkâmlar seçimi engellemeye yani savaşı kazanmaya yetmez.
Memleketin ayarları:
AK Parti’nin YSK temsilcisi, Asliye hâkimi kararıyla CHP’ye kayyum atanmasının bütün hukuk düzenini alt-üst edecek bir hata olacağını söyleyerek bu ihtimale itiraz etti. Mutlak butlan gündemi, sokak jargonunda, “seni 6.35’le topuğundan vururum” tarzı bir aşağılama değil, bir çaresizlik aslında. Partiler ve seçim için gelişmiş bir hukuk sistemimiz var. YSK kararını yok sayan bir asliye hâkimi kararı, adalete veda etmek, hukuk sisteminde her an her şeyin mümkün olacağı bir belirsizliğe koca ülkeyi topyekun teslim etmek, ama en önemlisi iktidarın meşruiyetini tartışmaya açmak demek.
Tek başına bu gündem bile CHP’nin sırtındaki yükün, daha doğrusu iktidarın attığı çelmelerin maliyeti hakkında fikir verebilir. Böyle bir dünya yok. İktidarda kalabilmek için her şeyi alt-üst edeceksiniz; sonra nasıl hüküm süreceksiniz? Muhalefetin saçmalama özgürlüğü vardır; iktidar, kendisini yetkili kılan meşru çizginin dışına çıktığı zaman ortada yönetilecek bir ülke kalmaz. Hukukun ve demokratik meşruiyetin bugünün Türkiyesi için önemli bir beka sorununa dönüşmesi bu yüzden.
Rolleri her zaman oyun kurucular dağıtır. İktidarın asıl büyük hatası, ana muhalefet partisini ülkede hak ve özgürlüklerin yegâne hamisi ve adalet savaşçısı haline getirmesi. Garip bir paradoks: CHP’yi oraya iktidar taşıdı. CHP’nin son zamanlarda tırmanan oy grafiği, kendi başarısından çok muhalefet performansını gösterme fırsatı ve zemini sunan Saray’ın eseri.
Açmaz tartışılmaz hale geliyor. Refah için umut ne tarafta? Hukuk düzeni aslına kiminle rücu eder? Haklarınızdan özgürlüğünüzden emin, kimin idaresinde yaşarsınız?
Bunların hepsi iktidarın bozduğu ayarlarla ilgili.
CHP’yi adalet savaşçısı haline getiren bu alt-üst oluşun mimarları kendilerini hangi role soktular acaba?
CHP’nin üzerindeki yük, kendisi için hak-hukuk arayışından ibaret değil. Bu yüzden kendisini aşabiliyor ve halkın duygularına ve beklentilerine karşılık verebiliyor. Siyasetçinin sıkıştığı zaman sığınağı, kendisini temsil ettiği halkın kollarıdır.
Yaşadığımız türbülansın aktif öznesi CHP değil, Saray. CHP sadece bir sonuç. İktidardan memnun olsa, halk neden alternatif arasın? İktidar sonucu değiştirerek sebebi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Sebep CHP değil ki? CHP buharlaşıp yok olsa, iktidarın halk desteği artar mı?
Sancılı bir iktidar değişimi sürecinden geçiyoruz. Her şey olacağına varacak. Hepsi bu kadar.
Yazarlar
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.09.2025
21.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
6.09.2025
5.09.2025
2.09.2025
1.09.2025
30.08.2025