Fehmi KORU
Ne kadar çaba gösterirsem göstereyim, her gazeteyi/dergiyi aynı dikkatle gözden geçirip bütün yazarlarını titizlikle okuduğum, haber sitelerinde yayınlanan bütün yazılardan haberdar olduğum iddiasında bulunamam. Gözümden kaçan önemli yazılar olduğu gibi, mutlaka bilgi sahibi olmam gerektiğine inandığım tartışmaları atladığım da oluyor.
Zaten o sebeple, bugün ‘Karar’ gazetesinde Mustafa Çağrıcı imzasıyla çıkan ‘Mazoşizme varan müsamahasızlık’ yazısının hangi kişi ve kesimleri muhatap aldığını tam anlayamadım.
Yazı şu uyarı notuyla başlıyor: ‘‘Bazı yorumculara: Önce şu yazıyı lütfen sonuna kadar okuyalım ve yazacaksak ondan sonra yazalım.’’
Belli ki, birileri, yazarın veya onun çizgisinde yazan başkalarının yazısının bütününü okumadan müsamahsızlığa mahkum eden bir şeyler yazmış…
Önemli bir yazı. Ne için yazıldığını şu satırlardan anlamak mümkün:
’’Bugün düşünüyorum da acaba muhafazakâr kesimler kendilerininkinden farklı görüş ve yorum sahiplerine, ‘haddini bildirmek’ yerine tatlılıkla yaklaşsalardı, -bugünlerde de yaptıkları gibi- isim vererek hedef göstermeselerdi onlara da topluma da hatta kendilerine de iyilik etmiş olmazlar mıydı? Ama son zamanlardaki gelişmeler, bu tahammülsüzlüklerin halen devam ettiğini göstermektedir.’’
Kur’an fikirlerin özgürce ifade edilmesini istiyor, ama…
Demek ki, böyle bir yazının kaleme alınmasına sebep olmuş birileri var… Onların ‘muhafazakar’ diye adlandırılan kesimin içinden birileri olduğu da belli… O birileri kendileriyle aynı kesimden ancak farklı düşünen birilerini isimlerini de vererek hedef gösteriyorlar… Böyle yaparak içinde yaşadıkları topluma da zarar veriyor bu kişiler…
Hiç başka yola sapmadan söyleyeyim: Tek tek isimleri bilmesem, neler yazıldığından haberdar olmasam bile, yakın zamanlarda ülkemizin fikir havasının hayli puslu olduğunun, tahammülsüzlüğün zehirli etkisinin fena halde hissedildiğinin elbette ben de farkındayım.
Tam farkında olmadığım, bu boğucu atmosferin siyasetin dışına da taştığı ve İslam’a dair konularda yazanları da olumsuz etkilemeye başladığı…
Unutmadan not olarak ekleyeyim: Yazıma ilham veren makalenin yazarı bir ilahiyat profesörüdür ve uzun yıllar İstanbul müftüsü olarak da görev yapmıştır.
Yazı bana birkaç gün önce bir vesileyle haberdar olduğum bir başka ilahiyat profesörünün yakınmasını hatırlattı.
‘‘Soluk alınamayan bir yerdeyim. Ben ne yapmalıyım, nefes aldığım bir yerde çalışmalıyım. Benim bu ülkeden başka bir yerim yok. Beni tanıyan arkadaşlarım bilir, yurt dışına gitmekle beni öldürmek aşağı yukarı eş anlamlıdır. Ben artık bu ülkede nefes alamadığımı hissediyorum. Ben kimim? Ben laik biri değilim, ben seküler biri değilim, ben sosyal demokrat biri değilim. Ben İslamcı bir dünyanın içine gözlerimi açmışım, duvarlara ‘tek yol İslam’ diye yazı yazmışım, Kalem dergisi okumuşum, Tevhid dergisi okumuşum, Şura okumuşum, Şeriati okumuşum, Hüsnü Aktaş okumuşum. Ben oradan buraya gelmişim ve ben artık kendi müslüman camiamın içinde nefes alamıyorum. Bu durumu bu şekilde sizin idrakinize arz ederim.”
‘‘Kendi müslüman camiamın içinde nefes alamıyorum’’ çığlığının sahibi de bir ilahiyat profesörü. Prof. Mustafa Öztürk…
Prof. Çağrıcı’nın bugün çıkan yazısı bana sanki Prof. Öztürk’ün birkaç gün önce kulaklara çarpan çığlığından hareketle yazılmış gibi geldi.
Kur’an-ı Kerim, okuyan bilir, ‘akıl’ sözcüğüne neredeyse ‘iman’ sözcüğü kadar yer verir. İslamiyet’e göre, en büyük nimet olan akla sahip olmayan dini açıdan yükümlülük de taşımaz. En büyük uyarısı ‘‘Nasıl olur da akletmezsiniz?’’ anlamına gelen sorudur Kur’an’ın.
Özellikle Zümer Suresi ayet 18 göz açıcıdır [Hasan Basri Çantay meali]:
‘‘(O kullarım ki) onlar söze (dikkatle) kulak verirler de onun en güzeline uyarlar. İşte bunlar Allahın kendilerine hidâyet ettiği kimselerdir, işte bunlar temiz akıl sahipleri olanların ta kendileridir.’’
‘Müslüman’ kimliği fikir özgürlüğü bağlamında tanımlanıyor bu ayette. Müslümanın yaşadığı toplum fikrin özgür olduğu bir toplum olacak… Müslümanın kulağı her türlü fikre açık olacak… Müslüman her fikre kulak verecek ve sonunda kendi aklını kullanarak o fikirlerden en güzelini benimseyecek… ‘Hidayet’ de denilen müslüman olmak aynı zamanda ‘akıl sahibi’olmak da demek…
Oysa ne görüyoruz bugüne baktığımızda? İlahiyat hocasını, açıkladığı fikirler kendi kabullerine uymadı diye ‘‘Nefes alamıyorum’’ çığlığını kopartacak kadar bunaltan müsamahasız bir atmosfer…
Tabii o atmosfer siyasi hayata da yansıyor…
Sizlere tavsiyem, OcakMedya sitemizin ‘Seçilmiş Yazılar’ bölümüne de yerleştireceğim Mustafa Çağrıcı hocanın yazısının bütününü okumanız. Ancak ben yine de o yazının bir bölümünü daha dikkatlerinize sunarak kendi yazımı bitireceğim:
‘‘Rahmetli Turgut Özal şu üç özgürlüğün önemini hep vurgulardı: Düşünce ve ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğü. Çünkü özgürlükler bireyleri daha kişilikli, huzurlu, verimli ve üretken yapar; bundan da bütün toplum kazanır. Zamanımızda birçok Müslüman toplum üzerinde hegemonya kuran gelişmiş ülkelere bir bakalım, bunu nasıl başardılar diye… Allah aşkına söyler misiniz? Bizim aklımız fikrimiz yok mu? Farklı düşünüyor, farklı konuşuyor diye neden birbirimizin dünyasını karartıyoruz? Bırakalım insanımız serbestçe düşünsün, inansın, konuşsun, yazsın. Kur’an ta o zaman onlarca ayette ‘düşünesiniz diye’, ‘akledesiniz diye…’ buyuruyordu. Ağzını açanın üstüne yürürsek insanlar nasıl akledecekler? Aklettiklerini nasıl söyleyecekler? Bu apaçık gerçeği Müslüman toplumlardan başka görmeyen kaldı mı? Bu tutumumuz, Kur’an’ın defalarca tekrarladığı gibi, ‘kendi kendimize zulmetmek’ten başka nedir? Dün evliya gibi duranların, bugünkü fırsatların arkasına saklanarak kardeşlerine ayar vermekten, hakaretler yağdırmaktan zevk almaları Müslüman ahlakının neresinde var?’’
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.08.2025
7.08.2025
5.08.2025
3.08.2025
27.07.2025
25.07.2025
24.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025