Roni MARGULIES
Yakın arkadaşı botanikçi Joseph Hooker, Darwin’e birkaç kitap ve dergi ödünç vermiş. Darwin bunları okuduktan sonra arkadaşına iade etmek üzere postalarken yanlarına bir de mektup eklemiş. Tarih 1 Şubat 1871. Kısacık, iki paragraftan ibaret bir mektup; kitaplar için teşekkür ediyor ve her biri hakkında bir iki kelime yorum yapıyor.
Mektup kısa, ama ikinci paragraf belki de Darwin’in yazdığı en ilginç, en ünlü cümlelerden birini içeriyor.
Belli ki ödünç alınan dergilerden biri Quarterly Journal of Microscopical Science (Mikroskopik Bilim Dergisi), Ekim 1870 sayısı. Darwin bu dergide William Turner Thiselton-Dyer’ın “On spontaneous generation and evolution” makalesini okumuş (“spontaneous generation,” “kendiliğinden oluşmak” demek, yani yaşamın kendiliğinden ortaya çıkması).
Thiselton-Dyer makalede Herbert Spencer’ın Principles of Biology (Biyolojinin İlkeleri) kitabına değiniyor ve Spencer’ın savunduğu, yaşamın cansız maddelerden geliştiği görüşünü doğru buluyor.
Makaleden söz ederken şöyle diyor Darwin:
“İçinde türlü türlü amonyak ve fosforlu tuzlar bulunan, ışık, ısı, elektrik gibi şeylerin de mevcut olduğu küçük bir ılık su birikintisinde bir protein bileşiminin kimyasal olarak oluştuğunu ve daha da karmaşık değişimler geçirmeye hazır olduğunu tasavvur edebilirsek…”
Biyoloji biliminin en can alıcı ifadelerinden birinin “küçük bir ılık su birikintisi” (a warm little pond) olması eskiden beri müthiş sevimli gelmiştir bana. Harika bir teknik terim!
Darwin’in aklındaki manzarayı ben de hayal edebiliyorum. Üç dört milyar yıl önce, gezegen artık bir ateş topu olmaktan çıkmış, soğumuş, ama bugün bize çok vahşi gelecek olan bir görüntü sunuyor: Sadece kaya ve su. Yaşam henüz ortaya çıkmamış, yani bitki yok, her yer kahverengi, gri ve mavi. Suların çalkantısı dışında hareket yok. Ve su dolu bir küçük çukurda…
Darwin ve dönemin bilim insanları 1871 yılında yeryüzünde yaşayan tüm canlıların akraba olduğunu biliyor. Tavus kuşu ve pırasa, bakteri ve incir ağacı, balina ve mürdüm eriği, insan ve deve tabanı, hepsi akraba, çünkü hepsi o küçük ılık su birikintisinde oluşan ve “daha da karmaşık değişimler geçirmeye hazır” olan “protein bileşiminin” dönüştüğü ilk canlının torunları.
Darwin bunu biliyor. Dahası, o ilk canlı tek hücrenin dinozora, lahanaya ve insana nasıl dönüştüğünü de biliyor. Türlerin Kökeni bu dönüşümün mekanizmasını anlatıyor zaten. Mevcut türlerden nasıl yeni yeni türler ürediğini/evrimleştiğini anlatıyor. Bugün özellikle Amerika ve Türkiye’de milyonlarca insan cahil kalma özgürlüğüne sarılarak evrimi kabul etmemeyi seçiyor. Ama Darwin kitabını 1859’da yayınladığında bilim dünyası teoriyi çarpıcı bir hızla kabulleniyor, hemen hemen hiçbir itiraz gelmiyor.
Kilisenin itirazı var elbet. Ve popüler gazetelerde Darwin’i maymun olarak resmeden pek çok karikatür yayınlanıyor. Bilim insanları ise ilk canlı tek hücreyi ve nasıl ortaya çıktığını merak ediyor.
Ve hâlâ ediyorlar! Ama artık çok daha fazla bilgiye sahipler.
Darwin’in mektubundan 80 yıl sonra, 1952’de Chicago Üniversitesi’nde Stanley Miller ve Harold Urey aslen “küçük ılık su birikintisi” koşullarını yaratmayı amaçlayan ünlü deneyi gerçekleştiriyor. Üç milyar yıl öncesinin dünyasında var olduğu düşünülen kimyasal maddeler (metan, amonyak, hidrojen) ve su steril cam kaplara konuyor ve iki elektrot arasında kıvılcımlar çakılıyor. Bir hafta sonra deney durdurulduğunda suyun içinde proteinin ham maddeleri olan amino asitler oluştuğu görülüyor.
Yaşamın yoktan var olması doğrultusunda bir adım belki! Üstelik tam da Darwin’in hayal ettiğine benzer bir şekilde.
Günümüzde “ılık su birikintisi” pek rağbet görmüyor. Evet, ılık (daha doğrusu yüzlerce derece sıcak) ve evet, su. Ama birikinti değil, okyanus.
Okyanusların dibinde aşağıdan gelen lav ve gazların sızdığı bacalar var. Canlılar için son derece olumsuz, hatta imkânsız koşullar gibi görünmesine rağmen, bu bacaların çevresinde tek hücreli canlıların yaşadığı biliniyor.
Kendi kendini kopyalayıp yeniden üretebilen (ve dolayısıyla evrimleşebilen) ilk canlı hücrenin buralarda ortaya çıktığı düşüncesi artık daha yaygınca kabul görüyor. Ve o koşulları laboratuvarda yaratıp cansız kimyasallardan “can” üretme çalışmaları çeşitli üniversitelerde sürüyor.
Peki ya Tanrı?
Fransız bilim insanı Laplace’ın sözlerini uyarlarsam, “Canlıların ortaya çıkışını ve evrimleşme sürecini anlamak için o hipoteze ihtiyaç duymadık.”
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023