Yusuf Kaplan
Bizi sahicilik kurtaracak. Samimiyet yani.
Samimiyetle birbirimize yaklaşmamız, samimiyetle yaptığımız öz-eleştiriler.
Kendini eleştirmeyenin başkasını eleştirmeye hakkı yok, olmamalı da.
Kendini eleştirebilecek kadar özgüven sahibi olan ve diğer kesimi iyi tanıyan, ülkenin önünü açacak kesim olacak.
“-MIŞ GİBİ” YAPAN İKİ TÜRKİYE
Tedirgin edici de olsa gerçek şu: İki Türkiye var: Birincisi, laik(miş gibi yapan) Türkiye. İkincisi de, Müslüman(mış gibi yapan) Türkiye.
Ayaklarını basacakları sağlam bir yer’leri olmadığı için iki Türkiye’nin zihni de aynı şekilde işliyor: “Mış gibi” yaparak vaziyeti idare etmek, vaziyeti kurtarmak.
Başka bir ifadeyle, iki Türkiye’nin ortak noktası, “-mış gibi yapmak”.
Araçsal akıl, iki Türkiye’nin bir başka ortak noktası: “Laik Türkiye”nin müntesipleri, laikliği; “Müslüman Türkiye”nin müntesipleri de, İslâm’ı sürekli olarak araçsallaştırmakta hiçbir sakınca görmüyorlar.
“Laik Türkiye”nin laikliği de, “Müslüman Türkiye”nin Müslümanlığı da simülatif ve sanal. O yüzden, iki Türkiye de, oluş, varoluş ve fikir çilesinin ne demek olduğundan bîhaber. O yüzden, iki Türkiye de, gücü, vicdansızlığı, köksüzlüğü, ilkesizliği meşrûlaştırmakta son derece mâhir.
Yaklaşık yüzyıldır, bu iki sanal Türkiye arasında yaşanan gerilimin, mücadelenin travmatik sonuçlarını yaşıyor Türkiye: Laikçiler laikliği; İslâmî kesimler ise Müslümanlığı araçsallaştırdılar ve bu iki sanal Türkiye’nin fanatikleri de, grupsal, kişisel, dünyevî çıkarlarını pekiştirmekte, hiçbir sakınca görmediler.
Türkiye, medeniyet tecrübesinin derinliği, tarihî tecrübesinin zenginliği ve kollektif hafızasının enginliğinden ötürü, bu ülkenin insanlarını bugünlere taşıdı her şeye rağmen. Ama bundan sonra bu sanallıklarla vaziyeti idare edebilmesi artık zor. Türkiye’nin bir sıçrama yapabilmesi, yeniden tarihî bir yürüyüş başlatabilmesi için, bu iki sanal Türkiye’ye çekidüzen vermesi gerekiyor öncelikle.
“Mış gibi yapmak”, vaziyeti idare etmek, vaziyeti kurtarmak, bizim bir yüzyılımıza maloldu: Bizi tarihten uzaklaştırdı; bize yalnızca tarihte tatil yaptırdı: Bu son bir yüzyıl boyunca, tarihi hep başkaları yaptı.
YOL AYRIMI...
Laiklik, bizim geliştirdiğimiz bir “şey” değil/di: Batı’da geliştirilen, bize de Lozan’da Batılılar tarafından dayatılan bir “şey”/di. Lozan’da Batılılar, medeniyet iddialarımızı terk etmemiz, bunun yerine laikliği benimsememiz, Batılı yörüngeye girmemiz şartıyla Türkiye’ye yalnızca teritoryal / coğrafî bağımsızlık verdiler: Ve Türkiye’nin tarih yapan, tarihin akışını değiştiren medeniyet iddialarına aslâ sahip çıkmayacağına dâir söz alarak, gerçek Türkiye’yi hem içeriden, hem de dışarıdan teslim aldılar; bize figüranlık rolü biçtiler.
Ama Türkiye, laikliği de, Müslümanlığı da “mış gibi yaparak” benimsemeye, böylelikle vaziyeti idare etmeye çalıştı bugüne kadar. Bu “sanal”lık, bizim Batılıların yaptıkları tarihe müdahale etmeyeceğimiz, bir iddia ortaya atmayacağımız, onların yörüngesinden çıkmayacağımız anlamına geliyordu.
Artık bu süre doldu: Dünyanın haritalarının yeniden çizildiği, yeni bir dünyanın kurulmakta olduğu bir zaman diliminde, artık “mış gibi” yaparak bırakınız vaziyeti idare etmeyi, varlığımızı bile koruyamayacağımızı görebildiğimiz bir noktaya geldik belli belirsiz.
Bizim yeniden tarih yapan bir aktör katına yükselebilmemiz için, “mış gibi yapma figüranlığı”nı ve sürgit hayaletler üreten, bizi birbirimize düşüren sanal Türkiye’yi terk etmemiz; derin medeniyet tecrübemizi, zengin tarihî tecrübemizi ve engin kolektif hafızamızı yeniden hayata ve harekete geçirerek tatilden eve dönmemiz, küresel / evrensel iddialarımıza sahip çıkmamız gerekiyor.
Yeniden tarih yapacak bir yolcuğa çıkabilmemiz, laiklikle mümkün mü? Asla mümkün değil. Çünkü laiklik, bizim tarih yapmamızı mümkün kılan iddialarımızı terk etmemizden ve bizi Batılıların karikatürü kılmaktan başka bir yere götürmedi.
Türkiye, yol ayırımının eşiğine gelip dayandı: Dünya bize bakıyor ama biz kendimize gelebilmiş değiliz hâlâ: Hakkın, hakkaniyetin, adaletin, vicdanın, ufkun, her türlü farklılığı yaşatmanın adı ve adresi olan Türkiye, İslâm’ın sunduğu medeniyet iddialarını yeniden insanlığa sunmanın yollarını bulmak zorundadır.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020