Mensur Akgün

Daha fazla sıcağa, daha çok yangına hazırlıklı olalım…
23.07.2025
42

2023 ve 2024 tarihte kaydı olan en sıcak iki yıl oldu. Böyle giderse 2025 onları geride bırakacak, daha da sıcak olacak. İnsanlık iklim değişikliğini durduramadığı, gereken önlemleri almadığı için de bundan sonra hep daha sıcak yıllar geçireceğiz. Sıcaklar tarımdan turizme sonuçlar doğuracak, büyük olasılıkla iklim savaşları çıkacak, iklim göçleri yaşanacak.

İklim değişikliği en çok da ormanların yanmasına yol açacak. Her yıl milyonlarca hektar alan Avusturalya’dan Kanada’ya yanıp kül olacak, korkarım ki Türkiye de bu değişiklikten nasibini ziyadesiyle alacak. İşin kötüsü her büyük yangın iklim değişikliğini hızlandıracak, sıcaklık artışları giderek daha durdurulmaz hale gelecek. Geçen iki yıl içinde küresel çapta yanan 7,8 milyon hektar ormana bu yıl yenileri eklenecek.

Tedbir alarak, mesela ormanlarda ateş yakıp piknik yapmayı kökten yasaklayarak, bu rakamı biraz aşağı çekmek mümkün. Söndürme faaliyetlerini ciddiye alıp önceden hazırlıklı olmakla, mesela çok sayıdan yangın söndürme uçağı almak, kiralamak veya yapmakla zararı sınırlamak da öyle. Ancak tamamen önlemek imkânsız. İklim değişikliği durmadan, sıcaklık biraz olsun düşürülmeden orman yangınlarının eski normaline dönmesi hayal.

New York Times’ın yazdığına göre son 22 yıldır dünya çapında çok hızlı şekilde ormanlık arazi kaybı yaşanıyor, bu kayıp bazı yerlerde geçmiş dönemlerle karşılaştırıldığında dört misline varıyor. Ayrıca yangın mevsimlerinin süresi de uzuyor. Geçmişte istisna olan orman yangınları artık kural haline geliyor. Yerleşim yerlerinden çok uzaklardaki ormanlar dahi kuruluktan, sıcaklıkların olağan dışı artışından etkilenip tutuşuyor. Sorunun kesin çözümü sıcaklık artışlarının durdurulmasında.

Ama günümüz siyasi verileri dikkate alındığında, Amerika’nın pozisyonu düşünüldüğünde, son birkaç yıldır COP toplantılarına petrol şirketlerinin ve petrol üreten ülkelerin ev sahipliği yaptığı göz önünde bulundurulduğunda bu hedefe ulaşılması zor. Çünkü ne tek başına bir ülkenin ekolojik eylem planı hazırlaması ne de insanların giderek daha çok elektrikli araba kullanması sıcaklık artışlarının bırakın geriye çekilmesini durdurulmasına da yetmiyor.

Dünyanın iklim değişikliği gerçeğiyle yaşamayı öğrenmesi gerekiyor. Bu da yeni bir yaşam tarzına hazırlanmak, tarımdan turizme her şeyi yeniden düşünmek ve kurgulamak demek. Türkiye bence bu gerçeği görmeye ve kavramaya başladı. Bazı yönleri eleştirilse de 2 Temmuz’da İklim Değişikliği Yasası’nı Meclis’inden geçirdi, “Net Sıfır Emisyon”, “Karbon Kredisi” gibi kavramları içselleştirdi.

Ancak benim bildiğim kadarıyla henüz kapsamlı bir strateji belgesi hazırlamadı. Biliyorum bunca sorun, hukuk ve demokrasi açığı arasında iklim değişikliği pek çoklarına “lüks” gelecektir. Fakat bu da bir sorun ve ciddiye alınması gereken bir sorun. Türkiye’nin küresel çaptaki çabaya uyum sağlamak ve destek vermek için 2 Temmuz’da çıkan yasa kadar bu düzenlemelerin sonuçta işe yaramayacağını, sıcaklıkların ne yapılırsa yapsın artacağını ve selden kuraklığa, yangından erozyona sonuçlar doğuracağını görmeye de ihtiyacı var.

Üstelik de bu ihtiyaç acil. Henüz seller başlamasa da ormanlarımız neredeyse her gün yanıyor, Şarköy’de olduğu gibi ekili arazilerimiz, bazen de yerleşim yerlerimiz bu yangınlardan zarar görüyor. Türkiye Orman Derneği verilerine göre 1937-2015 yılları arasında Türkiye’de 98 bin 636 orman yangını olmuş, 1 milyon 649 bin 643 hektar yanmış. Son 10 yılda ise 27 bin 332 yangında 257 bin 662 hektar orman kül olmuş. Yani son 10 yılda ortalamanın çok üstünde yangın çıkmış.

Türkiye pek çok konuda olduğu gibi umursamazlıkta da öncü olduğundan olacak son 10 yıldaki yangınların yüzde 29,5’u anız yakmak, sigara atmak, piknik yapmak gibi nedenlerle çıkmış. Bir de terör, kasıt ve masraflı olduğu için değiştirilmeyen elektrik hatları gibi nedenler mevcut. Yangınların yaklaşık yarısının da sebebi bilinmiyor. Ama çoğunun ardındaki kolaylaştırıcı, çabuklaştırı etkenin iklim değişikliği olduğunu unutmamak gerekiyor.

Bu doğal olarak caydırıcı cezalar olmasın, tedbirler alınmasın anlamına gelmiyor. Tam tersine hepsini öngörüyor ancak iklim değişikliğinin yapısal değişimi, hemen her alanda yeni bir stratejik vizyonun gerekliliğinini dayattığını da söylüyor. Tarım için de turizm için de geç olmadan, şehirler, kasabalar, köyler, mahalleler sellere kapılmadan, orman yangınları söndürülmesi imkansızlaşan felaketlere dönüşemeden yılın en sıcak şu günlerinde umarım iklimi de düşünüp serinkanlılıkla konuşuruz…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar