Figen Çalıkuşu
“AK Parti-MHP ve DEM” triosu ya da “Türk-Kürt-Arap” kankalığı gibi lafların üzerinde çok horon tepildi, kolon vuruldu ama Erdoğan’ın geçen gün PKK’nin silah yakması ertesinde yaptığı konuşmada eğer “tarihi” bir şey aranacaksa, “tarihi” olmanın hakkını gerçekten veren bir paragraflık çok sarsıcı bir itiraf vardı.
Devlet başkanı düzeyinde yapılabilecek nadir itiraflardan…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dedikleri defalarca tane tane okunmayı hak ediyor:
“Bunda elbette devletin bazı yanlış uygulamalarının da payı vardı.
Beyaz toroslar, faili meçhuller, Diyarbakır Cezaevi bunlardan biriydi. Yakılan köyler, bir gecede göçe zorlanan insanlar, evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamayan analar işte bu yanlış uygulamalardan biriydi.
Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri, terörü bitirmek yerine tam tersine körükledi, büyüttü, terör örgütüne istismar edeceği elverişli bir zemin sundu.”
“Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemlerinin” varlığı zaten malumumuz ama şimdi Cumhurbaşkanı, devletin başı sıfatıyla bu yakıcı gerçeği kayda geçirmiş oldu.
Altı kelime; “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri”.
Ya bu altı kelimenin bedeli?
Cihana sığmaz...
Yitip giden canlar, kaybolanlar, kemikleri bulunanlar, bulunmayanlar…
Hukukun ve adaletin yokluğunda ortaya çıkan karanlık kuyular…
Daha da fazlasını iki kelime anlatıveriyor: Cumartesi Anneleri…
Ağlayan, acı çeken kıvranan bir abide gibi her Cumartesi vicdanların önünden dikiliyorlar.
Peki bunca acıya neden olan “Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri” kim uyguladı?
Kim onlar?
Bu “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri”ni uygulayanlara kimler yol verdi? Kimler görmezden geldi?
Şimdilerde “yerli ve milli” olması da istenen yargı ne yaptı?
Evrensel hukuka uygun kararlara imza atan AİHM, her defasında önüne gelen dosyalarda bu “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri” tek tek saptadı.
Türkiye’yi milyonlarca lira tazminata hükmetti.
Biz ne yaptık, parayı ödeyip geçtik. O kadar…
Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemlerinin sahiplerini yargılayıp, cezalandırdık mı?
Geçmişte yapabilseydik belki darbeler ülkesi olarak anılmayacaktık, 15 Temmuz denen o melun karanlığı hiç yaşamayacaktık.
Peki madem Cumhurbaşkanı bu malum gerçeği kayda geçirdi, ama maalesef “beyaz Toros” tartışması gene gündem, sormak gerek: Şimdi ne olacak?
Bir arınma yaşayacak mıyız?
Ve daha da önemlisi bir daha devlette “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemlerini ve uygulayıcılarını” artık görmeyecek miyiz?
Yoksa “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri” ile ilgili itiraflar sadece “terörsüz Türkiye” parantezi için mi geçerli?
Cumhurbaşkanı Erdoğan “çok bedeller ödendi” diyor ama o bedeller değişik suretleri ile halen ödenmeye devam ediyor, hiç gerilerde kalmadı.
Adalet aramızda pek dolaşmıyor, hatta ortalıklarda yok.
“Hukuka aykırı ve meşruiyet dışı yöntemlerle” insanları cezaevine gönderenler ve orada tutmakta ısrar edenler öylece duruyor, hatta korunuyor.
Bırakalım AİHM’i, Anayasa Mahkemesi kararları ne alemde?
Önce hakimler, sonra Yargıtay üyeleri sonra halkın seçtiği vekiller sadakatle bağlı kalacaklarına onurları üzerine yemin ettikleri anayasayı yok saydılar.
Can Atalay niye cezaevinde?
Sadece yargı kararları değil ki…
Hayatımızı tümden etkileyen pek çok meşruiyeti sorgulanacak kararlar alınıyor.
Alın TÜİK sepetlerini… Alın Anayasada laik devlet olduğumuz yazarken, “nass”lar ile ekonomi politikaları belirlemeyi…
Bir devlet başkanının geçmişe yönelik, devlet içinde “hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemlere” dair böyle bir değerlendirme yapması, artık bu yöntemlere bir daha başvurulmayacağı anlamını taşır.
Ama heyhat, bu sadece bir saptama olarak kalıyor ve aynı yöntemlerin farklı farklı suretleri faaliyete devam ediyor.
Hukuk ya vardır ya da yoktur…
Hukuk var ise devlet vardır, hukuk yok ise devlet de yoktur.
“Part-time hukuk devleti” diye bir devlet türü henüz yaratılmadı ve hiçbir zaman da yaratılamayacak.
Hukuk “part time” olursa devlet de “part time” olur ve part time devlete de çete denir.
Geçmişteki hataları itiraf etmek, o hataların farkında olmak önemli bir adım…
Ama aynı hataları, geçmişi ve gerçeği bilerek tekrarlamak nasıl açıklanacak?
“Bile bile yapıyoruz” anlamına gelmiyordur İnşallah…
Yazarlar
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni bir siyaset dalgası çıkar mı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZRojava gerilimi: Kim gerçekçi, kim baltalayıcı? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci2001 krizinden daha ağır 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemokrasinin sonu mu? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı eliyle siyaset 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMuhalefetin defterini dürelim ekonomimiz batarsa batsın 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMeslektaşlarımız bir KHK ile atılalı dokuz yıl oldu! 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBoğma süreci 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAklın yolu bu değil 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTerörsüz Türkiye CHP'siz uçar mı? 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.08.2025
22.08.2025
15.08.2025
8.08.2025
1.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
11.07.2025
4.07.2025
28.06.2025